Reklam
Reklam

DR. AYLA ARSLAN, TÜBERKÜLOZ HAKKINDA BİLGİ VERDİ

DR. AYLA ARSLAN, TÜBERKÜLOZ HAKKINDA BİLGİ VERDİ
  • 07.02.2024
Reklam

Özel Keşan Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayla Arslan, tüberküloz hastalığı ile ilgili bilgi verdi.

Tüberküloz (verem-ince hastalık) hastalığının bakteriyel bulaşıcı bir hastalık olduğunu kaydeden Arslan, “İnsanlık tarihindeki en eski hastalık olmasına rağmen hastalığın tanınması, tedavisi ve anlaşılması ile ilgili gelişmeler 19. ve 20. yüzyılda mümkün olabilmiştir. 1882’de Robert Koch tarafından tanımlanmış olan Mycobacterium Tubercubsis Koch basili olarak da adlandırılmıştır. Basilin üretilmesi ve aşı geliştirilmesi 1930larda mümkün olabilmiştir.

Etkili tedavisi için gerekli olan ilaçların kullanılması 1980’li yıllarda mümkün olabilmiştir. Tüberküloz insan vücudunda hemen hemen her organı tutabilir ama en sık olarak akciğerleri tutar.

Tüberküloz basili asit ve alkole dirençli, özel boyama yöntemleri görüntülenebilmekte, özel besiyerlerinde üretilebilmektedir. Klasik temizlik yöntemlerine karşı da dayanıklıdır ancak buharda sterilizasyon, pastörizasyon ve ultraviyole ışığına duyarlıdır.” dedi.

Tüberküloz’un, İnsandan insana bulaşmasının inhalasyon yoluyla da olabildiğini belirten Özel Keşan Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayla Arslan, şunları ifade etti: “Konuşma, öksürük ve hapşırma ile ortaya saçılan damlacıkların içindeki basiller bronşlar ve alveollere ulaşır. Bulaşmadaki bu safhaya ‘enfeksiyon’ denir. Bu safhadan sonra hastalık oluşma oranı %5tir.Hastalık gelişmesi, bakteri sayısına, virülansına ve hastanın savunma gücüne bağlıdır. Hastanın savunma gücü iyi ise , enfeksiyon hastalık oluşmadan savunma hücreleri tarafından bloke edilir. Ancak savunma yetersiz olduğunda basil dokuda yerleşir ve kazaifikasyon nekrozu dediğimiz yıkım süreci başlar. Burada hastalık giderek ilerler.

Savunma sistemini bozan çok sayıda faktör vardır. Bunlardan bir kaçını sayarsak;-Diabet (şeker hastalığı), organ nakli, AİDS, kanser varlığı, ankilozan spondilit gibi romatizmal hastalıklar ve bunlarla ilgili ilaç kullanımı, kortizon gibi bazı ilaçların kullanımı, aşırı zayıflık, sigara ve alkol kullanımı gibi durumlar hastalık oluşumunu kolaylaştırır.

Kalabalık ortamlarda yaşamak ise tüm bulaşıcı hastalıklarda olduğu gibi bulaşmayı kolaylaştırır. Örnek: Yatılı okullar, askeri kışlalar, hapishaneneler riskli alanlardır.

Hastalığın başlangıcı genelde yavaş ve sinsidir ve belirtiler de çok belirsiz olabilmektedir. Uzun süreli öksürük, hafif bir ateş, gece terlemesi, iştahsızlık, halsizlik, kilo kaybı olabilir. Ancak hastalık ilerledikçe belirtilere artabilir. Ancak bazı vakalarda basilin hızla kan dolaşımına karışıp Menenjit TBC. veya Miliyer TBC gibi ölümcül tablolarda gelişebilir. Hastalığın tanısı balgam ve/veya doku incelemeleri ile konur. Hastalığın tedavisi yüzyıllarca mümkün olmamış ve çeşitli bakım ve destek tedavileri ile çaresizce sürdürülmüştür.

1944 yılında PAS, 1946’da streptomycin ,1953te pirazinamid ve NH, 1964te etambuton tedaviye eklendi. Bunlarla tedavi 18 ay gibi uzun sürelerle uygulandı. 1971’ de Rifampisin tedaviye eklendikten sonra bunlarla kombinasyonların uygulanması ile 1980 lerde tedavi 9 aya, günümüzde ise 6 aya kadar indirilebilmiştir. Tedavi protolleri dünya sağlık örgütünün önerileri doğrultusunda sağlık bakanlığı tarafından ücretsiz olarak uygulanmaktadır. Önceki yıllarda imkansız gibi görülen ve uzun süreler hastanelerde yatırılarak uygulanmaya çalışılan zor tedavilerden sonra bugün oldukça başarılı sonuçlar alınmaktadır. Ayrıca yeni doğan bebeklere ve okula başlama çağındaki çocuklara uygulanan aşıla sayesinde hasta sayısında her geçen gün azalma sağlanmıştır.

Ancak tedavi düzensiz olursa ilaca direnç gelişmektedir. Bu vakalar bugün çok önemli bir sorun olmaktadır.

Tarihte bu hastalığa yakalanan şahıslar arasında çok önemli şahsiyetler dikkati çekmektedir. Birkaç örnek vermek isterim ünlü Fransız yazar Moliere’in oğlu Franz Kafka TBC’den ölmüştür. Anton Çehov, Chopin, Maxim Gorki , Albert Camus, George Orwel tüberküloz hastalığı geçirmiştir. Türk yazarlardan Cahit Sıtkı Tarancı, Peyami Safa, Mahmut Yesari de tüberküloz geçirmiştir. Hastalığın kraliyet ailelerinde de görüldüğünü biliyoruz. 1500’lü yıllarda İngiliz ve Fransız kralları, 2. Mahmut tüberkülozdan ölmüş, Sultan 1. Murat, Sultan Abdülmecit, Vahdettin ve 2. Abdülhamit de tüberküloz geçirmiştir.

Bu hastalık için her zaman dikkatli olunmalı ve şüphe halinde sağlık kuruluşlarına müracaat edilmesi önerilmektedir.”

 

Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ