MÜLTECİ SORUNUMUZ MU, GÖÇMEN SORUNUMUZ MU?

Ülkemizde kafa karışıklığına neden olan iki ayrı konu aslında. Hep kasıtlı olarak birbirine karıştırılıp bulanık suda balık avlanır nedense. Öncelikle hem fikir olunan konu şu: savaşlar hayati olmadıkça bir cinayettir. Savaşlar kaçınılmaz olduğunda da geriye hep gözyaşı ve yıkım kalır.

Ve maalesef ki savaşın sonuçlarına odaklandığımızda karşılaştığımız sorunlar, sorunun nedenini ortaya koyup çözmemizi engeller. Kimsenin de işine gelmez ya da konuşturulmaz savaş nedenleri. Savaş suçluları sanki sadece savaş esnasında işlenen suçlarmış gibi  tanımlanır. Oysaki savaş hazırlıkları ve savaş ortamı yaratanlar hep unutulur ya da unutturulur.

Hatırlayın mesela Suriye Savaşı çıkartılmadan evvel güney illerimizde oluşturulan kampları. Hani milletvekillerinin bile sokulmadığı kamplar… Silahlı adamlar…. Sınırın delik deşik edilip habire gidiş gelişler… Onbinlerce insanın kalacağı çadır kentler neden yapılmış ve kimse buralara sokulmamıştı?

Suriye de savaş çıkarıldı … Yüz binlerce yabancı terörist ülkeye sokuldu ve rejime karşı propaganda ile iç çatışma sağlandı. Savaştan ya da çatışmalardan kaçıp ülkemize sığınan insanlara biz mülteci diyoruz. Kucak açmak insani bir duygu ve olması gereken bir olgu.

Gelişmeleri hepimiz biliyoruz ama dikkat çekmek istediğim konular var aslında.

Elimizde şu an ne var?

1- 4.5 milyon civarında Suriyeli var ve Türkiye’de doğan 800.000 civarında çocukları.

2- Afganistan’dan gelen ailesiz genç, bazılarına göre 300.000 , bazılarına göre 40.000 savaşçı.

3- Suriye’den suçi anlaşmasıyla çıkardığımız 10-15.000 civarında yabancı savaşçı. (ayrıca Suriye’de parasını ödediğimiz militanlar hariç, onlar hâlâ Suriye’de.)

4- Diğer Türki cumhuriyetlerden salt çalışma amaçlı gelen sayısı kesin olmayan 5000 civarında insan.

SORUN ŞU: Suriyelileri başta insani nedenlerle almış olsak bile bu gün hâlâ burada olmalarının 2 temel nedeni var. AB’den gelen 5 milyar Avro, yani sıcak para ve ucuz iş gücü olarak kullanılmaları. Sıcak para ülke ekonomisi için döviz girdisi olarak kullanılıyor ve denetimsiz, denetlenmesine müsaade edilmiyor.

Ana sorun ise Suriyelilerin kendi gettolarını kurmaları, kendi yasalarını uygulamaları, kendi işyerlerini kurmaları, kendi geleneklerini yaşamaları yani entegre olmamaları. Devlet içinde devlet gibiler şu anda. Türk yasalarını pek takmıyorlar uyumda göstermiyorlar. Fazla kız çocuklarını ise Türklere 40-60.000 lira karşılığında satıyorlar. Hatta bazı bölgelerimizde nüfus çoğunluğu onların elinde. Yabancı diye Türkleri çalıştırmıyorlar. Demografik denge tamamen onların lehine. ASIL CAN ALICI NOKTA İSE ASLA GERİ DÖNMEYİ DÜŞÜNMÜYORLAR.

İKİNCİ SORUN; Afganistan’dan ve Suriye’den getirilen savaşçı unsurlar. Bunların toplam nüfusu ise Türk ordusu kadar. Kim neden ve hangi anlaşmayla getirdi? Bu meçhul. Ne amaçla ve nerede kullanılacaklar? Bu meçhul. Başka ülkelere gönderilecekleri mi? Bu meçhul. Doğu Avrupa’da yeni çatışma alanları yaratılıp oralara mı gönderilecekler ya da ülkemizdeki iç çatışmalarda mı kullanılacaklar?

Sorun karmakarışık, bunlar aile değiller, eğer ülkemizde kalacaklarsa demografik dengeye ailelerini de getirerek büyük damga vuracaklar ve ülke çok büyük sıkıntılar yaşayacaktır.

Şayet bu unsurlara vatandaşlık hakkı da verilirse, veren partinin seçim avantajı ve milli iradenin sandığa yansımasını da tehlikeye sokar. Bu kişiler şu an denetimsiz, iktidar acz içinde. Pasaportlarını yırtıp attıkları için kimin kim ya da ne olduğunu bilmediklerini itiraf ettiler. Bu grup resmen serseri mayın şu anda.

Bu arada Ukraynalı mültecilerimiz de var. Genellikle kadın ve çocuk. Yasalara uyuyorlar, uyum programlarına katılıyorlar, çevre temizlikleri yapıyorlar, Türkçeyi öğrenmeye çalışıyorlar vs. Onlarla sorunumuz yok.

Aslında sorun çok ama çok büyük ve bilinmeyenlerle dolu ve sorunun her kalemi ülkemizde başlı başına bir beka meselesi gibi duruyor. Ve kötü ellerde çok kötü sonuçlar çıkarma  potansiyeli var. Konu daha da açılacak ve sayfalar tutacak kadar büyük.

Temennim ülkedeki tüm siyasi platformların bu konuyu acilen ele alıp çözmeleri ve ülkemin tüm bu gruplardan bir an önce kurtulmaları ve ülkelerine dönmelerinin sağlanması.

Ülkemin daha acı sonuçlar yaşamaması temennisiyle. İyi hafta sonları.