Reklam
Reklam

“BİZE, BİRLİK LAZIM, BERABERLİK LAZIM, KARDEŞLİK LAZIM”

“BİZE, BİRLİK LAZIM, BERABERLİK LAZIM, KARDEŞLİK LAZIM”
  • 01.12.2020
Reklam

AK Parti Keşan İlçe Başkanı Gürcan Kılınç, bugün yaptığı basın açıklamasında koronavirüsle mücadele kapsamında alınan kararlar ve yapılan çalışmalarla ilgili bilgi verdi.

“156 ÜLKEYE, 9 ULUSLARARASI KURULUŞA TIBBİ DESTEKTE BULUNDUK”

Dünyanın her yerinde daha önce görülmedik bir şekilde tırmanışa geçen salgının, ülkemizde ve bölgemizde etkili olduğunu ifade eden Kılınç, “Bizi de etkileyen COVID-19, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da dile getirdiği gibi dayanışmanın gücüne, paylaşmanın bereketine inanarak mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Kendi vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra gönül coğrafyamızdaki tüm kardeşlerimize yardım eli uzattık. Bu kapsamda ülkemizden talepte bulunan 156 ülkeye, 9 uluslararası kuruluşa tıbbi destekte bulunduk. Yardımlarımızı bir kamu diplomasisi değil, koranavirüs diplomasisi değil, inancımızın ve imanımızın elbette Müslümanlığımızın gereği olarak yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Bu zorlu süreci en iyi şekilde atlatıyoruz.” dedi.

“SAĞLIK HİZMETLERİ KONUSUNDAKİ BAŞARIMIZ DÜNYA ÜLKELERİ TARAFINDAN ÖRNEK ALINAN BİR DÜZEYDEDİR”

“Vaka sayılarının 30 bine dayanmış olması hepimizin çok daha dikkatli ve sabırlı davranması gerektiğini gösteriyor.” diyerek COVID-19 vakalarındaki artışlara dikkat çeken Gürcan Kılınç, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Aldığımız tedbirlerin yol açtığı sıkıntıları gayet iyi biliyoruz. Bu sıkıntıları asgariye indirmek için her türlü gayreti gösteriyoruz. Salgının olumsuz etkisini azaltmak için şu aşamada insan hareketliliğini en aza indirmeyi amaçlayan bu tür tedbirler dışında bir çare bulunmuyor. Vatandaşlarımızdan ricamız öncelikle <TMM> diye ifade ettiğimiz temizlik, maske, mesafe kurallarına en sıkı şekilde riayet etmeleridir. Aynı şekilde belirlediğimiz salgın tedbirlerine de harfiyen uyulmasını bekliyoruz. Daha önemlisi, tüm vatandaşlarımızın salgın tehdit olmaktan çıkana kadar mecbur kalmadıkça kalabalığa karışmamalarını, evlerinde dahi dikkatli hareket etmelerini istiyoruz. Henüz kesin tedavisi bulunamayan bu salgına karşı en etkili tedbir kendimizi korumaktır. Kendimiz sağlıklı olsak bile sevdiklerimizin ve diğer insanların sağlığı için üzerimize düşen fedakârlıkları yapmak mecburiyetindeyiz. Sağlıkta öyle bir noktaya geldik ki sözde dünya devi olduğunu iddia eden ABD gibi ülkelerde COVID-19 tedavisi ve ilaçları fahiş ücretler karşılığında sunulmuşken, bizim ülkemizde hiçbir vatandaşımızdan ücret alınmamış devletin tüm imkânları halkımıza sunulmuştur. Yaşlılarımızı kendi evlerinde özel bakımlara aldık. Sağlık hizmetleri konusundaki başarımız dünya ülkeleri tarafından örnek alınan bir düzeydedir.

Bu zorlu salgın sürecinde hükümetimizin yürüttüğü başarılı sağlık ve ekonomi politikalarımız sayesinde teşkilatlarımız ve belediyelerimizle birlikte istikrarlı olarak bu süreci başarılı bir şekilde yönetiyoruz. Mevsim itibarıyla soğuk algınlığı ve gribin de artması sağlık sistemimizin üzerindeki yükü ağırlaştırmıştır. Sağlık çalışanlarımızın canla başla ortaya koydukları gayrete en büyük teşekkürümüz, onlara ilave bir yük getirmemek olacaktır. Hastanelerimizdeki doluluk oranlarını ne kadar aşağıda tutabilirsek, salgınla mücadelede kendimizi o derece güvende hissederiz. Bunun için salgın tehdidinin en az fiziki güvenlik tehditleri kadar önem kazandığını özellikle söylüyoruz. Unutmadan, hep birlikte seferberlik ruhuyla hareket etmemiz gerekiyor. Salgınla mücadele çalışmasını ve sağlık çalışanlarımızın gayretlerini değersizleştirme niyetiyle yapılan spekülasyonlara karşı da dikkatli olmalıyız. Bozgunculuğu meslek haline getirmiş bir kesimin gerçeklerle yalanları harmanlayarak kamuoyunu zehirleme çabalarını boşa çıkarmak hepimizin görevidir. Pek çok ülkenin sağlık sisteminin ve altyapısının yetersizliği sebebiyle maruz kaldığı toplumsal kargaşa iklimine bizi de sürüklemek isteyenlerin oyunlarına gelmeyeceğiz. Nice mücadelelerden alnının akıyla çıkan Türkiye, salgın karşısında verdiği mücadeleyi de Allah’ın izniyle mutlaka kazanacaktır. Bu dalganın üstesinden geldiğimizde inşallah aşı sürecinin de başlamasıyla kontrolü ve yönetilmesi daha kolay bir mücadele dönemine gireceğiz. Önümüzdeki bahar aylarından itibaren bu küresel sağlık krizini geride bırakmaya başlamış olmayı ümit ediyoruz.”

“VATANDAŞLARIMIZ HERHANGİ BİR ÜCRET ÖDEMEDEN AŞIYA ERİŞEBİLECEK”

Açıklamasının devamında koronavirüse karşı yapılan aşı çalışmalarına da değinen Kılınç, “Aşı konusunda dünyadaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. İnsanlar üzerinde kullanılma aşamasına gelen her aşıyla yakından ilgileniyor, gereken bağlantıları derhal kuruyoruz. İlk etapta 50 milyon dozluk bir anlaşma yapmış bulunuyoruz. En başından beri söylediğimiz gibi vatandaşlarımız herhangi bir ücret ödemeden aşıya erişebilecek. İnşallah önümüzdeki aydan itibaren sağlık çalışanlarından başlayarak bu aşının uygulaması yapılacaktır. Gönüllülerin kullanımı aşamasına gelen yerli aşı çalışmalarını da gün gün izliyoruz. Bu süreçte ihtiyacımız olan vakti milletimizle birlikte tedbirlere sıkı sıkıya uyarak kazanmamız gerekiyor.” dedi.

“SADECE EDİRNE’DE HANELERE TOPLAM 121.475.459 TL DESTEK SAĞLANDI”

Sağlık krizini topyekun bir ekonomik ve sosyal krize dönüştürmemek için adımların dikkatli atıldığına dikkat çeken Başkan Kılınç, şunları söyledi: “Hem halkımızın sağlığını en üst düzeyde korumayı hem de üretimi, ticareti, istihdamı, eğitimi, sosyal hayatı sürdürmeyi birlikte sağlayacak yöntemler bulmaya çalışıyoruz. Vatandaşlarımızın daha kaliteli bir hayat sürdürebilmesi için yeni ve kapsayıcı sosyal yardım ve sosyal destek programlarını hayata geçirdik. Sadece Edirne’de Sosyal Destek Kapsamında ödeme yapılan hanelere toplam 121.475.459 TL destek sağlandı.

Keşan’ımızda 1. faz kapsamında 3.051 ailemize 1.000 TL’lik nakdi destek sağlandı. 2. faz kapsamında 1.936 aileye 1.000 TL’lik nakdi destek, 3. faz kapsamında 581 ailemize 1.000 TL’lik nakdi destek sağladık. Aynı zamanda salgın sürecinde pozitif çıkan vatandaşlarımıza Edirne Valiliğimiz, Keşan Belediyemiz olarak zor günlerinde yanlarında olmaya devam ediyoruz. Vatandaşımızın yanındayız. Vefa sosyal destek gruplarımız salgın sürecinden beri çalışmalarına en iyi şekilde devam ediyor. Aynı zamanda vergi ve prim yapılandırılmasıyla ilgili TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen ve sadece büyük şirketler değil tüm vatandaşlarımızı kapsayan borç yapılandırılması hayata geçirildi. Yaklaşık 500 milyar liralık vergi yapılandırması olacaktır. Gelir vergisi, kurumlar vergisi, katma değer vergisi, motorlu taşıtlar vergisi, özel tüketim vergisi, tüm idari para cezaları, KYK borçları, hazine alacaklarını kapsayan vergi borcu yapılandırmasına ilişkin önergeler TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildiğinin bilgisini vermiştik. Ayrıca esnaflarımız için çalışmalar devam ediyor. Cumhurbaşkanımız ve kabine toplantısının sonunda, hafta içi her gün gece saat 21.00 ile sabah 05.00 arasında genel sokağa çıkma sınırlaması uygulanacaktır. Bu kısıtlama hafta sonları Cuma akşamı 21.00’den Pazartesi sabahı saat 05.00’e kadar kesintisiz devam edecektir, yani Cumartesi ve Pazar artık evlerimizdeyiz. Üretim, tedarik, lojistik, sağlık, tarım, orman gibi genelgede yer alacak sektörler bu kapsamın dışındadır. Market, bakkal, kasap, manav gibi işletmeler ile eve paket hizmeti veren yerler belirlenecek saatler çerçevesinde hafta sonu kısıtlamasının dışındadır. Restoranlar paket servis haricinde hizmet veremeyecektir. Daha önceki genelgelerde belirtilen istisnalar hariç 65 yaş üstü ve 20 yaş altı toplu taşıma araçlarını kullanamayacak. Umumi hıfzıssıhha kurulları illerdeki toplu taşıma hizmetlerinde salgının yayılmasına yol açan aksaklıkların tespiti ve giderilmesi amacıyla gereken tedbirleri alacaktır.

Ana sınıfı ve benzeri eğitim kurumlarının faaliyetlerine ara verilecektir. Milletimizden salgının evlerde bulaşma oranının arttığını göz önünde bulundurarak tehdit geçene kadar misafir kabulüne ara vermelerini özellikle rica ediyoruz.

Evlerde gün, mevlit, taziye, yılbaşı kutlaması gibi insanların bir araya geleceği etkinlikler yapılamayacaktır.

Cenaze namazları yakınları dahil en fazla 30 kişiyle kılınacak, nikâhlar da yine bu sayıyı geçemeyecektir.

Hamam, sauna, masaj salonu, yüzme havuzu, lunapark gibi yerler faaliyetlerine ara verecektir.

Umumi hıfzıssıhha kurulları her alış veriş merkezi ve semt pazarı için aynı anda kabul edebilecekleri müşteri sayısını tek tek belirleyecektir. Ayrıca, alış veriş merkezlerine girişte HES kod uygulamasına geçilecektir.

Kalabalık caddeler ile meydanlara girebilecek kişi sayısı yine umumi hıfzıssıhha kurulu kararıyla sınırlanabilecektir.

Umumi hıfzıssıhha kurulunun belirleyeceği zorunlu hizmetler dışındaki kamu kuruluşlarının mesai saatleri 10.00 ile 16.00 arası olarak uygulanabilecektir.

50 kişiden fazla çalışanı olan iş yerlerinde iş yeri hekiminin gözetiminde mevcut iş sağlığı ve güvenliği uzmanı veya belirlenen bir personel tarafından salgın tedbirlerinin uygulaması sıkı bir şekilde denetlenecektir.

Bu tür tedbirlerin salgının artışının önüne geçtiği bilimsel tespitten hareketle aldığımız kararların hayırlara vesile olmasını diliyoruz. Tüm bu tedbirlerin ülkemize hayırlara vesile olmasını diliyoruz.

Hükümet olarak bir yandan salgının önünü kesmeye çalışırken, bir yandan da ülkemiz içinde ve dışında tarihi bir mücadele yürütüyoruz.

Lütfen kapalı mekan, evleriniz, neresi olursa olsun, sigara içmeyi bu dönem içinde kesinlikle bırakın, nargile içmeyi kesinlikle bu süre içerisinde bırakın. Çünkü hepsi de bunların akciğerlerimizi tehdit eden en önemli zararlı ürünler.

Ülkemizin merkezinde yer aldığı geniş bir coğrafyada insani, siyasi, diplomatik, ekonomik ve askeri olarak tarihi bir duruş sergiliyoruz. Hem kendi sınırlarımızın güvenliğini sağlamak, hem dost ve kardeş halklara destek olmak, hem de tüm mazlumlara ve mağdurlara el uzatmak için imkanlarımızı seferber ettik. Hayata geçirdiğimiz bağımsız, onurlu ve vicdanlı politikalar sebebiyle içeride ve dışarıda uğradığımız saldırıları Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle birer birer boşa çıkartıyoruz. Dışarıda ülkemize karşı açılan cephelerin, kurulan tuzakların, sergilenen vicdan ve ahlak dışı tutumların sebeplerini gayet iyi biliyoruz. Asırlık oyunları bozan, asırlık hesapları altüst eden, asırlık düzenleri yıkan, zihinlere vurulan asırlık zincirleri kıran Türkiye’ye elbette bunun bedelini ödetmek isteyenler olacaktır. Ülke ve millet olarak bunların hepsini de göğüslemeye evvel Allah hazırız. Bizi asıl üzen, içeride karşımıza çıkan tuhaf manzaradır.

Açık konuşmak gerekirse, Türkiye’de ekmeğini yiyip vatanına düşman besleyen, havasını soluyup ezanından ve bayrağından nefret eden, sefasını sürüp insanını sevmeyen bir kesim var. Bunlar zahirde demokrat, insancıl, hoşgörülü gözükür, ama hakikatte fasittin, darbecinin, vesayetçinin önde gidenleridir. Bunlar zahirde çok çalışır gözükür, ama esasta hiçbir şey üretmez. Bunlar çok konuşur, ama aslında hiçbir şey söylemez. Bunlar dünyayı çok bilir gibi davranır, ama hiçbir şeyden haberleri yoktur. Bunlar sürekli bağırır, ama hiç dinlemez. Bunlar yalanda ve iftirada sınır tanımaz, ama sıra gerçeklere gelince hemen arkasını döner. Bunlar demokrasiyi milletin iradesinde değil yurt dışından gelen sinyallerde arar. Bunlar etrafına kin ve nefret saçmaktan kalbi kurumuş, ruhu kararmış, gözü körleşmiş, dilli çatallaşmış bir güruhtur. Ülkemizin ufkunu gölgeleyen, enerjisini emen, vaktini heba eden, havasını kirleten, suyunu bulandıran bu zihniyetin demokrasimize ve kalkınmamıza maliyeti en az yarım asırdır. Milletin gönlüne girerek iktidara ulaşmak yerine, dışarıdan dolanarak gelmenin peşinde olanlara hak ettikleri cevabı yine milletimiz verecektir. Gerçi millet her seçimde kendilerine sandıkta hak ettikleri cevabı vermiştir, ama onların gündemi ve derdi hep başkadır. Siyaset, toplum ve sandık mühendisliği hesaplarına öyle dalmış durumdalar ki milleti görecek halleri bile yok. Üstelik bunlar milleti hiçe saymakla kalmayıp, ülkenin temel değerlerine ve kurumlarına saldırmayı da adet edindiler. Muhalefetin sık sık yaptığı, son olarak bir milletvekilinin pervasızca tekrarladığı Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alan bühtan, bu zihniyetin başlı başına bir milli güvenlik meselesi haline dönüşmekte olduğunun işaretidir.

Tek parti diktasının ardından sırtını ancak vesayete ve darbecilere dayayarak iktidara gelebilen bir partinin Türk Silahlı Kuvvetleri düşmanlığı gayet iyi anlıyoruz. Onların derdi, ordumuzun artık darbeyle muhalefet iktidar yolunu açmak yerine Türkiye’nin sınırlarını koruma ve sınır ötesi harekâtlarını yaparak asli görevini yerine getiriyor olmasıdır. Yürüklerinde Türkiye yerine başka mahfillerin sevgisini taşıyanların sıfatları milletvekili bile olsa laf cambazlığıyla bu ülkenin ordusuna bühtan etmesine izin veremeyiz. Bunların sancısı, ülkemize yapılan yatırımın nereden geldiği değil Türk ordusunun özellikle son 5 yıldır ne yaptığıdır. FETÖ’den PKK, YPG’ye kadar birliğimize ve beraberliğimize saldıran terör örgütlerinin borazanlığını yapanlar, ülkemizin siyasi ve ekonomik güvenliğinin sınırlarını genişletme gayretlerini engellemeye çalışıyor.

Türkiye’ye karşı açık düşmanlık besleyenlerle hiçbiri sorunu olmayanlar, Azerbaycan ve Katar gibi ülkemize dostluklarını kayıtsız, şartsız bir şekilde gösterenlere saldırdıkça saldırıyor. Her fırsatta ülkemize husumetlerini gösterenlere karşı tavır almak bir yana, onların safına geçip onların argümanlarıyla bizi hedef alıyorlar. Yine buldukları her fırsatta Türkiye’yi yabancılara şikâyet ediyor, yatırımcılara ülkeye gelmeyin mesajı veriyorlar.

Bunların içlerindeki kinin ve nefretin sebebi ne Borsa İstanbul’dur, ne Sakarya’daki fabrikadır. Bunların derdi gerisindeki kadim medeniyet ve tarih müktesebatıyla bizatihi Türkiye’yledir, Türk milletiyledir, ülkenin hedefleriyledir. Bu kirli zihniyetin sadece istismarını yaptığı demokrasinin, özgürlüğün, çoğulculuğun en samimi savunucusu ve uygulayıcısı biz olduk.

Bizim demokrasi ve özgürlük sınırlarımız güya bu kavramların kaynağı olan Batı’nın kendisinin bile uymadığı ve uygulamadığı kadar ileri seviyededir. Türkiye’de devlete ve millete yapılan saldırıların binde birini Batı’da denemeye kalkın görün bakın başınıza ne geliyor? Böyle bir durumda ne milletvekili veya gazeteci sıfatı sizi kurtarır, ne sivil toplum kuruluşu maskesi tepenize binilmesine engel olur. Mesela, Gezi olaylarında ülkemizi insan haklarından demokrasiye kadar her konuda suçlayanlar, Fransa’da yaşanan vahim görüntüler karşısında üç maymunu oynuyor. Paris cayır cayır yanarken olayları görüntülemek isteyen basın mensupları polis şiddetine maruz kalırken Fransız medyasının bunları yayınlamak yerine Türkiye aleyhtarı haberlerin dozunu artırması da bir başka çarpıklıktır. İlköğretim okullarındaki öğrencilerin Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam hakaret eden karikatürleri eleştirdikleri için saatlerce karakolda sorgulandığı bir ülkeden başka türlü bir davranış beklemenin beyhude olduğunu da biliyoruz. Burası Fransa başka bir şey göremezsiniz, başka bir şey de beklemeyin. Buna rağmen Fransa’da yaşanan olaylarda Hükümetin sergilediği antidemokratik tutum sebebiyle insan hak ve özgürlükleri adına duyduğumuz endişeleri bir kez daha tekrar ediyoruz. Ülkemizde de elbette özgürlük sınırlarının bittiği bir çizgi vardır, bu çizgi tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diye ifade ettiğimiz Rabia’mızdır. Özellikle son 7 yıldır var güçleriyle saldırdıkları halde Türkiye’ye diz çöktürtemeyenlerin siyasi ve ekonomik tetikçiliğini yapanlar artık bu çizgiyi de geçerek doğrudan temel değerlerimizi hedef alıyorlar. Tüm bakanlıkları ve kurumlarıyla Hükümete, orduya, istihbarata, Diyanet’e, savunma sanayine, yatırımlara, hatta Akdeniz ve Karadeniz’deki hidrokarbon arama faaliyetlerimize saldırıyorlar. Yurt dışında birilerinin kendilerine biçtiği role karşı seslerini çıkarmayanlar, kendi hükümetlerine en galiz ifadelerde saldırmaktan geri durmuyorlar. Ülkemizi hedeflerine ulaşmaktan alıkoymak için ellerinden geleni yapıyorlar, ama başaramayacaklar. Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi yollara başvururlarsa başvursunlar, hangi alçaklığa tevessül ederlerse etsinler başaramayacaklar. Çünkü bu millet Çanakkale’den 15 Temmuz’a kadar her dönemde bin yıllık vatanından asla vazgeçmeyeceğini, bayrağını indirtmeyeceğini, ezanını susturmayacağını, istiklalinden vazgeçmeyeceğini göstermiştir. Milletçe Rabbimize olan sarsılmaz imanımız en büyük güç kaynağımızdır. Biz de yardımı sadece Allah’tan, desteği sadece milletimizden bekleyerek milli iradenin üstünde irade tanımadan yolumuza devam edeceğiz.

Geçtiğimiz hafta Borsa İstanbul’un Türkiye Varlık Fonunun uhdesindeki yüzde 10’luk hissesinin Katar Yatırım Otoritesine satışı yapıldı. Türkiye Varlık Fonunun bu hisseyi geçtiğimiz yıl Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasından almıştı. Bu anlaşmadan sonra Türkiye Varlık Fonunun Borsa İstanbul’daki payı yüzde 80,6’dır. Yani 1 yıl öncesiyle aynıdır. Katar yatırım otoritesi aralarında Almanya, İngiltere, ABD gibi ülkelerin de bulunduğu 40’tan fazla ülkede 400 milyar dolardan fazla yatırımı bulunan küresel bir kuruluştur. Bu kuruluş dünyanın en büyük borsalarından biri olan Londra Borsasının da yüzde 10,3’ne sahiptir. Ama dünyanın hiçbir ülkesinde bu yatırımlardan dolayı Katar bizi ele geçiriyor diye zırvalayan kimse çıkmadı. Almanya’nın tapusunu da Katarlılara verin, İngiltere’nin tapusunu da Katarlılara verin diyen de çıkmadı, bu ne garipliktir ya? Aksine yapılan yatırımdan herkes memnuniyet duydu. Esasen bu tür yatırımlar ülkemize duyulan güvenin işaretidir, bundan niye rahatsız oluyorsunuz. Türkiye’nin üçüncü çeyrekte yüzde 6,7 büyümesi üretimimizin ve istihdamın güçlenmesi bakımından çok önemlidir. Özellikle ithal etmekte olduğumuz ürünlerin ülkemizde üretimi konusundaki çabalarımızı yoğunlaştıracağız. Ekonomik ve hukuki reformlarımızı süratle hayata geçirerek ülkemizin yerli ve uluslararası yatırımcılar için cazibesini daha da artıracağız. Ülkemize yatırım yapan tek ülke Katar da değildir. Son 15 yılda ülkemizde doğrudan yatırımı bulunan ülkeler arasında Hollanda birinci sırada yer alıyor. Onu Amerika ve İngiltere takip ediyor. Katar ise 17’nci sıradadır. Bilindiği gibi hükümetlerimiz döneminde uluslararası yatırımcıları Türkiye’ye getirmek için çok gayret sarf ettik. Aynı şekilde Türk yatırımcılarımızın yurt dışında yatırım yapmalarını da teşvik ettik. Çünkü uluslararası sermaye yatırımları hem yatırım yapan ülkeye hem de yatırım yapılan ülkeye ekonomik fayda sağlıyor. Ama şimdi bir kısım medya çıkmış Katar Yatırım Otoritesi Borsa İstanbul’a ortak oldu diye ortalığı birbirine katıyor. Halbuki 2015 yılından, 2019 yılına kadar Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Borsa İstanbul’un yüzde 10 ortağıydı. Aynı şekilde 2018 yılına kadar da Amerikalı Nasdaq, Borsa İstanbul’un yüzde 7 ortağıydı. Peki, o zaman niye Avrupa Türkiye’yi ele geçiriyor, Amerika Türkiye’yi ele geçiriyor diye yaygara koparmadınız? Biz hiçbir zaman yatırımcının kimliğini sorgulamadık. Bunun rengi nedir, dini nedir sormadık. Çünkü paranın rengi, dini yoktur, para paradır.

28 Şubat’ta olduğu gibi sermayeyi renklere bölenlerden de olmadık. Borsa İstanbul’a değer katan Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası da olsa, Nasdaq da olsa, Katar Yatırım Otoritesi de olsa bizim için makbuldür ve teşekküre layıktır. Ama bu faşist kafa ülkenin ve milletin hayrına olan böyle bir işte kimliğine bakarak yatırımcı ayrımcılığına gidiyor. Sadece bu örnek dahi milletimizin muhalefet ve onun kuyruğuna takılanlara ülkeyi niçin emanet etmediğinin ve etmeyeceğinin en açık göstergesidir. Tabii bunların niyeti hiçbir zaman Türkiye’nin çıkarlarını savunmak olmadı. Salgını istismar ederken de yatırımlara karşı çıkarken de bunlar milleti düşünmediler. Tek gayeleri, ülkeye yatırım gelmesini engelleyerek milletin sıkıntıya düşmesini sağlamaktır. Ülkesinin felaketinden kendine iktidar çıkarmaya çalışanları bu millet affetmeyecektir. Darbecilerden arınıp vatan savunmasına sıkı sıkıya sarıldığı için ordusuna hakaret edenleri bu millet affetmez. Sırf kendisi gibi düşünmüyor, kendisini desteklemiyor diye öğretmeninden işçisine, hakiminden polisine, esnafından iş adamına kadar herkese hakaret etmeyi siyaset sananı bu millet affetmez. Bize ilim öğreten öğretmenlerimize hakaret edeni bu millet affetmez.

Türkiye bunlara rağmen son 18 yılda Cumhuriyet tarihinin tamamında yapılanların beş kat, on kat fazlası hizmete hamdolsun kavuşmuştur. İnşallah bunlara rağmen de 2023 hedeflerine ulaşacak, 2053 vizyonunu hayata geçireceğiz.

Biz yatırımlara devam ediyoruz, açılışlarımızı yapmaya devam ediyoruz. Bu hastalık bizi engellemeyecek, biz yolumuza devam edeceğiz. İnşallah bütün tedbirlerimizi başta hastanelerimiz olmak üzere, aşı noktasında attığımız adımlar olmak üzere bütün bu tedbirleri alıyoruz. Hafta sonu cuma akşamından başlamak üzere cumartesi, pazar evlerimizdeyiz, dışarı çıkmıyoruz ve evlerimizde de kontrolü elden bırakmıyoruz, buna mecburuz.

Yeni bir süreci başlatıyoruz, hassas olmamız lazım, dikkatli olmamız lazım ve bu konuda da atacağımız adımlarla, alacağımız tedbirlerle şimdi şurada 1-2 ay içinde aşılarımız inşallah geliyor ve bunları da ücretsiz olarak biz tüm halkımıza dağıtımını yapacağız.

Şimdi bütün bunlar için bize bir şey lazım, lazım olan tek şey şu: Hep beraber birlik lazım, beraberlik lazım, kardeşlik lazım.”

 

Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ