‘ÇEVRE TEMİZLİĞİ’ BİLİNCİ AİLEDE BAŞLAR!

Yıllardır zihnimi hep meşgul eden meselelerden biridir, çevrenin veya doğanın temiz tutulamaması.
İlkokul sıralarındayken öğretmenim beni, ‘Temizlik Kolu’ görevlisi yapmıştı. Belki de ondandır, kim bilir?
Doğaya düşman gibi davranıyoruz her nedense. Onu kirletmek için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz maalesef. (Tabii ki, hani ‘Söz meclisten dışarı’ derler ya, bu konuda hassasiyet gösterenleri, çevreyi kirletmeyenleri en azından azamî gayret gösterenleri tenzih ederek konuşayım ve bunu da burada belirtmiş olayım)
Yazımın konusunu teşkil eden bu fotoğraf, ülkemizden. Benim ikamet ettiğim yerden.
Sık sık önünden geçerim bu ağaçlık ve yeşil alanın. Yerleşim yerinin tam ortasında olan bir yer. Temizlemek için biraz geç kalınsa çöplüğe dönüşüyor bu alan. Belediye görevlileri gelip temizliğini yapıyor buranın. Burada bir sorun yok. Ama kısa bir zaman sonra yine aynı çirkin görüntü ortaya çıkıyor ve yine belediye görevlileri gelip temizliyor. Bu bir döngü ve böyle devam edip gidiyor.
Yani mesele, çöplerle kirlenen ortamın temizlenmemesi meselesi değil, niye temizlenen bir yerin temiz tutulamaması meselesi.
Bu tür ve benzeri görüntülere, gittiğimiz yerlerde, yazılı, görsel medyada ve sosyal medyadaki fotoğraflarda sık sık rastlamışızdır.
Fotoğrafa bakıyorum da, bir insan evindeki eskimiş, kırık koltuğunu niye buraya atar ki? Bir anlam veremiyorum, 30-40 metre mesafede çöp konteynerleri var. Hiç olmazsa oraya bırak, değil mi?..
Avrupa ülkelerine gidenler, oranın temizliğinden bahsederler. Hakezâ, Japonya’da bulunanlar meselâ. Anlatırlar, caddelerin, sokakların nasıl temiz olduğunu. Kirletmeme konusunda nasıl duyarlı olduklarını.
‘Biz niye onlar gibi olamıyoruz?’ diye sormadan edemiyor insan.
Avrupa, Japonya v.s. dedim. Niye bir İslâm’ın yaşandığı ülkeyi söyleyemedim?
Çünkü oralarda da durum bizden farklı değil, hatta birçoğunun yanında, biz bu konuda çok daha iyiyiz.
İSLÂM’IN ÇEVRE TEMİZLİĞİNE VERDİĞİ ÖNEM!
Her fırsatta, nüfusun “% 99’u Müslüman bir ülkeyiz” demeden kendimizi alamıyoruz ama bu çevre temizliği konusunda İslâm’ın istediği gibi (Birçok konuda da öyle ya…) yaşıyor muyuz, davranıyor muyuz?.. Bu soruları sormamız gerekmiyor mu kendimize?..
Hepimiz, İslâm dininin, çevrenin temiz tutulmasına ne kadar büyük önem verdiğini biliyoruz.
Kur’ân-ı Kerim ve Peygamberimizin hadisleri, doğanın korunması ve temiz tutulmasına dair pek çok kural ve tavsiye içerir.
İslâm’a göre insan, yeryüzünün koruyucusu ve emanetçisidir. Yani doğanın bozulmasını engellemeli ve onu gelecek nesillere temiz bir şekilde aktarmalıdır.
İnsanın dünyadaki görevi, sadece yaşamaktan ibaret mi? Aynı zamanda çevreyi, doğayı korumak gerekmiyor mu? Tabii ki gerekiyor.
Kur’ân’da yer alan Âyet’lerden öğreniyoruz bunu.
Nüfusun % 99’u Müslüman ya, sanıyorum öğretmişlerdir bize bunları… Çocuklarımıza da öğrettik mi acaba?..
Peygamberimizin de birçok hadisleri var bu konuda; ‘Temizlik imandan gelir’ sözü, bu konudaki en meşhur hadislerdendir meselâ. Beden, giysi ve çevre temizliği, imânın bir parçası olarak görülür.
Ağaç dikme ve yeşillendirme teşvik edilmiş, bunun bir sevap olduğu belirtilmiştir.
Bununla birlikte, su kaynaklarının korunması, yolların ve ortak kullanım alanlarının temiz tutulmasına dikkat çekilmiştir. Bunlar hadislerde var.
Hiç unutmam, köyümüzde Allah rahmet eylesin, Mustafa amcamız vardı. Camiye giderken, yoldaki taşı, odun parçasını vs. engel olmasın diye alır, yolun dış taraflarına bırakırdı. Ne güzel bir haslet, değil mi?
Netice itibarıyla, İslâm dini, çevre temizliğini doğa korumasını, dinî bir görev olarak ele alır. Sadece ahlâkî bir sorumluluk olarak bakmaz yani.
Bu, hem Kur’ân-ı Kerim’in prensiplerine ve hem de Hz. Muhammed (s.a.v.)’in örnek hayatına dayanır.
İşte benim de o zaman şu soruları sormak hakkım değil mi?
‘Bu tür mühim konular, % 99’u Müslüman olan bir toplumda yeterince anlatıl(a)mıyor mu? Öncelenmesi gerekmiyor mu?..
Kaldı ki, evrensel kurallar da çevre temizliğine büyük önem veriyor. Modern dünyada çevrenin korunması, küresel bir sorun olarak kabul edildiği içindir ki, birçok uluslararası anlaşmalar, sözleşmeler ve yasalar yapılmıştır…
BİZDE EKSİK OLAN NE?
Bizim okullarımızda da Avrupa’da olduğu gibi, bu konu ele alınıyor aslında. Ağacın, yeşilin korunması, çöplerin çöp kutusuna atılması gerektiği öğretiliyor. Ama istediğimiz neticeyi alamıyoruz. Demek ki, bir şeyleri eksik yapıyoruz.
Bahsini yaptığımız fotoğrafın olduğu yeşil alan, tam da okullar bölgesinde. Evet, çocuk okulda, çöplerin çöp kutusuna atılması gerektiğini öğreniyor ama eve geldiğinde babasının, ağabeyinin veya amcasının v.s. çöpleri sokağa, attığını, hatta evdeki eski koltuğu bile hiç çekinmeden yeşil alana attığını, orayı kirlettiğini görüyor ve okulda öğretilenler ile ailesinde, çevresinde gördükleri arasında bir bağ kuramıyor ne yazık ki. İşte eksik olan o ‘Şey’lerden birisinin bu olduğu kanaatindeyim.
Şunu da belirtelim; Yeni eğitim-öğretim yılı şu günlerde başladı. Bir dizi yeniliklerin arasında (Bu sene yaşadığımız çokça orman yangınlarından dolayı) ilk dersin “Orman Yangınlarına Karşı Yeşil Vatan’ı Korumak” konusunun işlendiği açıklandı.
Buradaki amacın, doğa sevgisini pekiştirmek, çevreye karşı sorumluluk bilincini geliştirmek olduğu aşikâr…
Ümit ve temenni ederim ki, ana sınıfından başlayıp üst sınıflara kadar eksik olan ‘Şey’, her ne ise, müfredata eklenerek, çocuklarımıza, gençlerimize kalıcı olarak kazandırılır. En önemlisi de büyükler olarak bu konuda çocuklarımıza örnek olabiliriz, vesselâm.
