Reklam
Reklam

DEPREMİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

DEPREMİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
  • 08.02.2023
Reklam

Tahmini yıkılan bina sayısı 11.000 olduğu belirtiliyor. Şu ana kadar da 6000’nin üzerinde can kaybımız var. Ve bu ülke 27 yıl önce çok ağır bir deprem yaşadı, sıkıntıları gördü, çözüm üretti ya da ürettiğini düşündük. 10 şehrimiz bu gün çok ama çok ağır bir yıkım yaşadı, belki de son 700 yıldır yaşanmadığı kadar acı. Çalışmalara bakıyoruz , TV’leri izliyoruz, basını takip ediyoruz, acıyı yaşayanları dinliyoruz. Sonuç şu: organizasyon yok, koordinasyon yok sadece izdiham var.

Maalesef sonuç bu. Ben yazdıklarımı ya da yazacaklarımı öneri olarak sunmuyorum. Zaten biliyorlar ama liyakatsiz kadrolarla ve uygulanan  tek adam formatıyla her şeyi bir kişi ağzından çözülmesi süreci maalesef bu yıkımın mimarı olma görevi oldu.

Devlet dediğin çok kollu, çok fonksiyonlu, çok işlevli bir yapı. Devlet hükümet değildir. Devlet belediyeleriyle, valilikleriyle, kaymakamlıklarıyla, adliyesiyle, kolluk güçleriyle hükümetten bağımsız bir yapıdır aslında. Sıkıntı anında hükümetten emir beklemez asli görevi ne ise onu derhal yapar. Devletin kurumları hükümetin emrine girmez sadece meclisin yetki verdiği alanlardaki talimat ve kanunları uygular. Adli kararları uygular ama ne yazık ki valilik ve kaymakamlıklar mahkemelerin kararları yerine hükümetlerin kararlarını uygulamaya başlayınca asli görevlerinden uzaklaştılar.

Bu yazdıklarımın depremle ilgisi ne diyeceksiniz? Çok ilgisi var. Ama önce devletin kurumları neler yapar ona bakalım. Ya da neler yapıyordu eskiden.

Ordu; savaşta ve barışta felaket günlerinde yaşanan acılara disiplini organize oluşu ve imkan ve kabiliyetleri ile en yetkin yapı. Çok kısa sürede binlerce ısıtmalı çadır kurma kabiliyeti var. Binlerce genç insanı sahaya sürme kabiliyeti var. En küçük birlik olan her bölüğün en 3 günlük yemek erzakı ve pişirecek teçhizatı var. Disiplini sayesinde yağma ve talanı önleme yeteneği var. Yol tamir kabiliyeti, yangın söndürme kabiliyeti ve hatta sahra hastaneleri kurma yeteneği var. Hazırda doktoru ve sağlık personeli var.

Eskiden çeşitli yaralanmalarda uzman doktorlarının bulunduğu hastaneleri de vardı. Yangın uçakları var, ambulansları var. Var oğlu var. Ve eskiden EMASYA planları vardı ve bu planlarla her sene plan tatbikatları yapar savaşta ve barışta yaşanacak felaketlere hazırlanırlardı. Siyasal İslam ”vay darbe planları bunlar” diyerek orduyu bu görevleri yapmada aksattı ya da görev yapamaz hale getirdi. Tabi bu yazdıklarım kısa özet sadece.

Kızılay: bu yapıya gelince yine başına liyakatsiz kadrolar getirilerek içi partizan elemanlarca dolduruldu, bütçesi yağmalandı ya da farklı alanlarda kullanıldı. (Mesela TÜGVA denen yapıya verilen maddi ve manevi destekler) Eskiden anında çadırlarını kurar aş evlerini açar, battaniyelerini dağıtırdı. Bu imkan ve kabiliyet 24 saat içinde gerçekleşirdi. Şimdi nerede bu yapı bilen yok.

10 şehrimiz can derdinde. Yıkımların yarattığı enkazlara hâlâ girilemiyor. Yiyecek battaniye ve yardımlar hâlâ darmadağınık bir vaziyette. Kurtarma ekiplerinin hâlâ uğrayamadığı yer sayısı çok ama çok fazla.

Peki AFAD ne yapıyor? Basından takip ettiğimiz kadarıyla başkan arkadaşımız kara yoluyla bölgeye ulaşma derdinde. Fırtına var ve zamanında olması gereken yerlere gidemiyor. Gittiği zamanda eline tüm bilgiler ulaşamıyor. TV’den açıklama yapıyor arkadaşımız  ”elimizdeki verilere göre 5000 küsur ev yıkıldı ancak sahadan teyit edilmemiş 11.000 civarında yıkım haberleri geliyor. ”Bu ifadeler koordinasyonsuzluğun ve organize olamamanın işareti.

Peki AFAD’ın başka suçu var mı? Bence var. Muhalefet lideri koordinasyon ve bilgi için randevu istiyor beyefendi vermiyor. AFAD Başkanı bilmez mi ki Türkiye nüfusunun %70’ini belediyeler eliyle muhalefet yönetiyor. Bilmiyor mu ki belediyelerce gelecek yardımlar devletin göndereceği yardımlarla ölçülmez. Ve daha çabuk gelir.

AFAD siyasete harcanmayacak bir kurum olmalıdır. Valiliklerde öyle. Adana’da vali bey ve emniyet yetkilileri halka sıcak yemek veren bir belediye aracına yanaşır ve ilgili belediyenin yazısının kapatılmasını ister. Belediyecilere yetki bizim adımıza dağıtım olur ancak der. Halk aç bilaç bunlarla mı uğraşacak. Tepki gösterir ve vali bey uzaklaşır. Ömer Çelik kardeşimiz çıkar ve ”cumhur ittifakımız sahada ve depremzedelerin tüm ihtiyaçları karşılandı.” diye demeç verir. Aynı anlarda daha binlerce enkaza henüz hiç uğranılamamıştır bile. Acılarımız siyasi rant için kullanılmamalıdır. Kınıyorum.

Halkımız büyük bir gayretkeşlik içinde yardım topluyor. Yardımları belediyeler ve valilikler aracılığı ile gönderiyor. Bağımsız gönderenlerde olmakta ancak yapılacak işler devlet olma bilinci ile olmalı. Ve unutmamalı ki devlet hükümet değildir. Belediyeleri ile ordusu ile kolluk güçleri ile, yargısı ile muhalefeti ile sivil toplum kuruluşları ile, bağımsız kurumları ile muazzam bir organizmadır. Bu organizmayı siyasi ranta kurban vermemeliyiz. Ben devletim anlayışı ile ülke yönetmek işte bu durumlarda çaresizliklere yol açıyor.

Bilimle uğraşmayan hükümetler, bilim yuvalarına çomak sokma uğraşları ile depremi ilahi irade olarak sunarlar ama sonuçları yıkım ve ölümlerin nedeninin siyasi irade olduğunu unutturamazlar. İzmit depreminin üzerinde 27 yıl geçti. Ne tecrübesinden yararlandık ne de deprem vergisi adı altında bu gün için toplanması gereken paraların liyakatsizlik yüzünden çar çur edilmesini kavrayabildik.

Bilanço çok ağır dostlar, ancak siyasi iradenin söylemleri sanki daha da ağır.

Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ