Reklam
Reklam

NİLÜFER ERK OĞUZ: “NÜFUSUN YARISINI OLUŞTURAN BİZ KADINLAR KARAR VERİCİ MECLİSLERDE ANCAK SEMBOLİK OLARAK YER ALIYORUZ”

NİLÜFER ERK OĞUZ: “NÜFUSUN YARISINI OLUŞTURAN BİZ KADINLAR KARAR VERİCİ MECLİSLERDE ANCAK SEMBOLİK OLARAK YER ALIYORUZ”
  • 05.12.2019
Reklam

Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD)  Keşan Şubesi Başkanı Av. Nilüfer Erk Oğuz, bugün, 5 Aralık Türk Kadının Seçme ve Seçilme Hakkının yıldönümü ve Cumhuriyet Kadınları Derneğinin kuruluşunun 22. yılı nedeniyle basın açıklamasında bulundu.

,Saat 12.30’da gerçekleştirilen açıklamaya, Erk Oğuz’un yanı sıra Yönetim Kurulu üyeleri de katıldı.

Nilüfer Erk Oğuz, açıklamasında şunları ifade etti: “Bu kutlu günde, ne mutlu ki bize, dernek üyemiz olan iki kız kardeşimiz Belediye Meclisi üyesi, bir kız kardeşimiz Kent Konseyi Gençlik Merkezi Başkanı, bir kız kardeşimiz Siyasi Parti Kadın Kolları Başkanı ve Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkan Yardımcısı, iki kız kardeşimiz Belediye Meclisi üyesi adayı , bir kız kardeşimiz İl Genel Meclis adayı ve birçok kız kardeşimiz çeşitli siyasi parti örgütlerinde farklı görevlerde ve yine birçok kız kardeşimiz çeşitli STK’ların yönetim kadrolarında.

Türk Kadının Avrupa’nın, dünyanın onlarca ülkesinden, onlarca yıl önce kazandığı Seçme ve Seçilme Hakkının yıldönümü olan 5 Aralık tarihi, aynı zamanda Cumhuriyet Kadınları Derneğimizin de kuruluş yıldönümüdür. 5 Aralık tarihi derneğimizin kuruluş günü olarak özellikle seçilmiştir. Aslında bir kadın devrimi olan, Türk Kadınını Cumhuriyetin öznesi yapan, Cumhuriyet Devrimlerinin en önemlisi Kadınların Siyasal Haklarının verildiği yasal düzenlemedir. 5 Aralık 1934 . Bu yasal düzenleme; ülkemizde demokrasi, eşitlik ve kadının insan hakları açısından çağ atlatan bir devrimdir.

Tüm bunların bilinciyle her yıl 5 Aralık tarihini, kuruluşumuzu ve siyasal haklarımızı kazanışımızı şevkle, aynı zamanda buruk bir sevinçle kutluyoruz. Çünkü yasalardaki siyasal haklarımız 85 yıl geçmesine rağmen yaşama geçmedi. Seçmen olarak bu hakkı kullanabiliyoruz, hiçbir engel yok. Hatta teşvik var.  Siyasal partiler, iktidarlar kadınların sadece seçmen olarak yasal haklarını kullanmalarından son derece hoşnutlar. Ancak seçilme hakkını kullanma konusunda tam tersi bir tutum sergiliyorlar.

Atatürk’ten sonra yerel ve genel parlamentolarda kadınların birdenbire yok olduğunu görüyoruz. Bunca yıl sonra meclislerimiz hâlâ Erkek Egemen Meclislerdir. Yerel parlamentolarda durum daha da kötüdür. Hiç kadın üyenin olmadığı meclislerimiz var.

Kadınların siyasal haklarını bizden onlarca yıl sonra alan pek çok ülke bizi fersah fersah geçti. Kadın hakları özelliklede kadının siyasal hakları konusunda uluslararası tüm sözleşmelere taraf olmuş, imza atmış hatta Anayasasına pozitif ayrımcılık ilkesini bile koymuş ama kadınlarına seçilme hakkını eşitlikçi bir biçimde yaşama geçirmemiş bizden başka bir ülke yoktur.

Kadının insan haklarının ve bu bağlamda siyasal haklarının yasalarda yer almasının yeterli olmadığını bunca yıllık deneyimden sonra gördük, anladık. Önemli olan bu hakların kullanılabilmesidir. Yani yaşama geçmesidir. İşte 85 yıl sonra geldiğimiz yer bir arpa boyu yol alamayışımızdır.

Yaşadığımız gerçek; hâlâ erkek meclisler, göstermelik oranda kadın temsilciler. Hâlâ kadınların ve onların çocuklarının kaderini, geleceğini, erkek çoğunluklu meclisler belirliyor.

Nüfusun yarısını oluşturan biz kadınlar, karar verici meclislerde ancak sembolik olarak yer alıyoruz. Siyasette kadınların kaderi erkeklerin iki dudağı arasında. Seçiciler ve liste yapıcılar hep erkek. Nadir sayıdaki kadın seçiciler de aslında erkek egemen siyasetin hizmetindedir. Listelere kendilerine söylenen erkekleri yazarlar. Ülkemizde cinsiyet ayrımcılığının en ağır biçimde yaşandığı alan siyasettir. Kadınların siyasal haklarının gaspı, tüm haklarının ihlaline, gaspına neden olmaktadır. Günümüzde kadınlar bırakın siyasal haklarını, birincil insan hakkı olan yaşam haklarının peşine düştüler. Kadın cinayetlerindeki artış bir kadın kırımı noktasına gelmiştir.

Bu yakıcı sorunun çözümü kadının siyasal katılımındadır. Yerel ve genel parlamentoların yarısı kadın olursa bu sorunun derhal çözüldüğünü görürüz. Tüm erkek siyasetçilere , karar vericilere buradan sesleniyoruz ki kadınların eşit siyasal katılımı olmadan demokrasi olmaz.! Ülkenin yakıcı sorunlarını kadınlar olmadan çözemezsiniz, kadınların eşit siyasal katılımını sağlamadan biz demokratız diyemezsiniz, demokrasi sözünü ağzınıza bile alamazsınız. Kadınların siyasal haklarını kullanabilmeleri bir eşitlik mücadelesi değildir. Aslında bir demokrasi mücadelesidir. Nüfusun yarısını oluşturan kadınlar aynı oranda mecliste ve karar verici konumda olmalıdır.

Bütün yurttaşlarımıza sesleniyoruz: Kendinizin, gelecek nesillerimizin gerçek bir demokraside yaşamasını istiyorsak Kadınların siyasal katılımını sağlamak için mücadele edin. Bize destek olun. Tüm insan hakları mücadelesi aktivistleri,  tüm ‘demokratım’diyenler lütfen özeleştiri yapın. İdealleri, ilkeleri doğrultusunda kadının eşit siyasal katılımı için ben ne yaptım sorusunu kendinize sorun. Sorun ve başınızı öne eğin! Kadınlardan özür dileyin. Hiçbir şey yapmadınız. Bundan böyle ne demokratım ne de insan hakları savunucusuyum diyemezsiniz. Bu unvanları hak etmiyorsunuz. Hak etmek için kadının siyasal haklarını yaşama geçirmek için mücadele edin. Kadınların seçilme hakkını kullanabilmelerinin önünde bir dizi engel vardır. Çözümü içinse de tek bir yol vardır, o da cinsiyet kotasını yaşama geçirmektir.

Buradan tüm siyasi partilere sesleniyoruz. Tabi ki öncelikle Atatürk’ün kurduğu CHP ye ve yaptırım gücünü elinde tutan iktidar partisi AKP ye en kısa zamanda Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanununda gerekli değişiklikleri yaparak eşitlikçi cinsiyet kotası için yasal düzenleme yapın. Yaşama geçmesi için politika üretin.

Biz kadınlar siyasette karar verici, yasa yapıcı oranlarda var olursak kadın cinayetlerini de engelleriz, sizlerin bir türlü düzeltemediği ekonomiyi de düzeltiriz, ülkenin tüm yakıcı sorunlarını da çözeriz. Şunu hatırlatmak isteriz ki dünyada yüzyıllardır süren Kadın hakları mücadelesinde ilk talep edilen hak siyasal hak olmuştur. Bu konudaki ilk yazılı belge 1791 tarihli Fransız ‘Kadın Yurttaş Beyannamesinde’ yer alır. Fransız kadını ‘Madem erkekler gibi giyotine gidiyorum, erkekler gibi benim de oy hakkım olmalı’ demiştir. Bu talebin bedelini giyotinde can vererek ödeyen Fransız Kadını siyasal haklarını bu beyannameden 154 yıl sonra ve Türk Kadınından da 11 yıl sonra kazanabildi. Dünyadaki ilk örgütlü Kadın Hakları Mücadelesini canları, kanları pahasına veren İngiltere deki Suprajet’ler de öncelikle oy hakkı talep ediyorlardı.

Cumhuriyet Kadınları Derneği olarak, Türk kadınına siyasal haklarını veren ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’e, Tunalı Hilmi Bey’e, Türk Kadınlar Birliği kurucu Başkanı Nezihe Muhittin Hanımefendiye, Atatürk’ün eşi Latife Hanımefendiye ve 1934 Meclisinde kadınların siyasal haklarının verilmesi, için oy veren tüm milletvekillerimize sevgi saygı ve şükranlarımızı yineliyoruz. Ruhları şad olsun.

Biz Cumhuriyet Kadınları Derneği olarak, kuruluş amaçlarımızın başında gelen kadının siyasal haklarının yaşama geçmesi için mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. Tüm Cumhuriyet Devrimleri gibi bu devrimi de gerekirse canımız, kanımız pahasına koruyacağız, geliştireceğiz, yaşama geçireceğiz.”

 

Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ