Reklam
Reklam

SİYASET VE PARTİCİLİK

SİYASET VE PARTİCİLİK
  • 24.11.2021
Reklam

Birbirine ne kadar yakın olduğunu zannetsek de bir o kadarda uzak iki kavram. Çokça da karıştırırız bilerek ya da bilmeyerek. Siyasi argümanlar herkesin niyetine göre şekillenmeye başlaması artık kavram kargaşasını da beraberinde getirmeye başlamıştır.

Siyaset tarih boyunca farklı anlamlarda kullanılsa da hep ‘yönetmek, idare etmek’ anlamlarını yitirmemiştir. Türklere siyaset Arapça ‘seyis’ kelimesinden geçer, Türkçe karşılığı da ‘atkarma’ dır. Yani atı idare etme. Antik yunanda şehir devletlerinin tüm faaliyeti anlamında kullanıştır. Bilimsel anlamda ise 1970’ler Avrupa’sında üniversitelerde siyaset bilimi okutulmaya başlamış ve temellerini de Karl Marks atmıştır.

Ülkemizde cumhuriyet dönemi ile birlikte yönetimsel faaliyetlerin koordinesi ve yetişmiş insan gücünü bilimsel olarak kullanmak adına ‘siyasal bilgiler fakülteleri’ açılmıştır. Siyasete bu anlamda  YÖNETİM SANATI desek çokça hata yapmamış oluruz. Siyaset, belli bir toplumda çatışma halinde olan düşüncelerin uzlaştırılması faaliyetidir. Bu uzlaştırma faaliyeti ise yönetim erkinin elde bulunması ile gerçekleşir.

Particilik siyasetle beraber anılsa da onun yozlaşmış, cehaletle bütünleşmiş halidir aslında. Particilik fanatizmin siyasal boyuttaki halidir ve kitleleri belli bir bakış açısına yöneltmek, sorunu göz ardı etmek, sorunları dikkatten kaçırmak için belli siyasi çevrelerin propagandası için kullandığı yöntemdir. Partici; at gözlüğünü takar, karşı taraf ne söylerse söylesin tersini savunur, demogoji yapar, bolca yalan söyler ve konuların asla ve asla aslını, bilimsel yanını hele hele bilim adamlarının ya da sosyologların, sosyal mühendislere itibar etmez dinlemez.

Pratikte işletmelerde bazen ‘burada siyaset yapılmaz’ yazar ya da söylenir. Siyaset her babayiğidin harcı değildir. Konunun bilimsel, hukuki, mali, sosyolojik yönünü bileceksin analizlerine vakıf olacaksın, elinde yeterli done ile konuşacaksın, konunun artı ve eksilerini bileceksin ondan sonra siyaset yapacaksın. Demek ki doğru söz siyaset yapma değil, ‘particilik yapma’ olmalıdır.

Siyasal partilerin siyaseti, temsil ettikleri halk yığınlarının ya da sınıfların çıkar ve menfaatlerine göre yönetsel ya da yönlendirme faaliyetidir. İşçi partisi, işçilerin, sermaye partisi ise sermayedarların çıkarlarını savunmak için kurulmuştur aslında. Ancak topluma lanse edilişlerinde taraftar bulmak adına siyaseti particiliğe dönüştürüp, mesela bir sermaye partisi en çok işçi hakkı savunan, en çok köylüyü düşünen ve en çok esnaf taraftarı olduğu yalanını halka kabul ettirir. Bunun terside olur elbette.

Ne dedik; siyaset aynı zamanda farklı düşüncelerinde uzlaşma alanıdır. Mesela bir belediye başkanı seçildikten sonra tüm kasaba ya da ilin belediye başkanı olmak zorundadır. Bir parti hükümet kurduğunda tüm halkın hükümeti olmalıdır. Tersi durumda ülkede kargaşa, haksızlık, oligarşik yapıların yönetim erkine sahip olması sonucunu doğurur. İşte bu da particiliktir. Artık her yere yandaşlar atanır, liyakat biter, tüm devlet kadroları kifayetsiz insanların eline geçer, yönetimsel boşluklar çoğalır, yönetememenin acziyle hırsızlık, rüşvet kontrol edilemez noktalara ulaşır.

Siyaset eğer bir yönetim sanatıysa, halk olarak yönetecek kişilerin fikir ve düşüncelerini açık aleni ortamlarda ve karşılıklı diyaloglarla yarış halinde yapmalı. Mesela panellerde liderler dertlerini anlatmalı, projelerini sunmalı yapacaklarını açıkça deklere etmelidir. Tersi durum da lider görünen kişi ya çok bilgisiz ve yetersizdir ya da yönetme erkini diktatoryal biçimlerde kullanmak istemektedir. Diktatoryal yönetimler hazırlanmış propaganda konuşmalarıyla sorunları kendi istedikleri yönüyle, bilgi salkıyarak, verilerle oynayarak kısaca halkı kandırarak yönetimlerde kalmak isteyeceklerdir. Ülke yönetimi bu durumda siyaseten değil, particilik dürtüsüyle yönetilmeye başlar ve karşı taraf sürekli yalanlarla kötülenip, hakaret edilerek, küçültülerek hem insanları bölmek, düşüncelere değer vermemek, toplumun önemli kısmını yok saymak üzerine konuşlanmaya başlar.

İşte bu tehlikeli durumdan kurtulmanın tek yolu, siyaseti kendi bilimsel çerçevesi içinde ve bilim adamlarının raporları doğrultusunda insan mühendisliği yaparak ve kesinlikle tüm toplum katmanları ile uzlaşarak yapmalı ve bunu yapanları desteklemeliyiz.

Eğer kişi toplum katmanları ile uzlaşmayıp, sürekli kendi reklamını ya da partisinin reklamını yapıyorsa ve hatta medyayı propaganda unsuru olarak kullanmaktaysa, doğrulara gözü hep kapalıysa asla siyaset yapmıyordur. Bireysel çıkarları için yönetim birimini kullanıyordur. Ve bu tür yapılarda yönetim birimleri asla kendi yapabileceği işleri yapamaz, kadrolar doğru kullanılamaz, ihale yöntemleri ile işi yapacaklara aktarıp birimi mali zarara sokar ve yandaş nemalanmaları artar gitgide. Ve toplumda sen ben kavgası yani particilik başlar ve düşünemeyen, kavrayamayan, yorumlayamayan ama inatla karşı tarafı kötüleyen mankurtlar ortaya çıkmaya başlar. Bu da toplumsal çatışmaları körükler, anarşiyi doğurur.

Ülkemin siyaseten doğru ama asla particilik yapılmayan günlere ulaşması dileklerimle diyorum ve sözlerimi noktalıyorum.

Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ