TÜRKİYE’DE EĞİTİM SÜREÇLERİ (2)
Eğitim kurumlarının Tanzimatla birlikte ilk kez bir sistem içerisine toplanması için adımlar atılmıştır. Bu toparlanma hareketinin en önemli nedeni, İmparatorluğun birçok alanda Avrupa’nın gerisinde kalmış olduğunun ortaya çıkmasıdır. Eğitim sisteminin, modernleştirme çalışmalarıyla ilerleme hedeflenmiştir. Aradaki açığı kapatmak için bu dönemde siyasi, sosyal, ekonomik alanda ve eğitim alanında birçok yenileşme gerçekleştirilmiştir. Eğitim işlerini kolaylaştırmak ve düzene sokmak için Eğitim Bakanlığı kurulmuş, eğitim-öğretimde kademeli bir sisteme geçiş bu dönemde gerçekleştirilmiştir. Bu dönemlerde eğitim konusunda yenileşme adımları atılması ve ilerlemeler sağlanmasına karşın, yeteri kadar okul açılamamış, öğretmen, araç-gereç sağlanması konusunda sıkıntılar yaşanmıştır. İlköğrenim zorunlu hale getirildiği halde bu konuda başarı elde edilememiştir.
Islahat döneminden sonra, Osmanlı Devleti’nde örgün eğitim veren Medreselerde, din bilgini, kadı ve imam yanında öğretmen, tıp doktoru, matematikçi, yetiştirilmeye başlanmıştı. Ders geçme sisteminin uygulandığı bu okullarda dini bilgilerle birlikte; dilbilgisi, mantık, matematik, metafizik, astronomi, tıp konularına da ders programlarında yer veriliyordu. Anadolu’nun birçok köy, kasaba ve şehrinde, Mahalle Mektebi, Mektephane, Taş Mektep ve 5–6 yaşlarında küçük çocukların okutulduğu Sıbyan Mektebi adı verilen okullarda eğitim verilmekteydi. Hayırsever kişiler ve dini cemaatler tarafından kurulan mahalle mektepleri ve Sıbyan mektepleri şeyhülislama bağlıydı. Bu okulların amacı Kur’an öğretmekti, eğitim dili ise Arapça idi.
Çöküş döneminde askeri alandaki gerilemeler yüzünden ihtiyaç duyulan yenileşme gereği üzerine, batılı anlamda askeri okulların açılması on yedinci yüzyılın ortalarında gerçekleştirildi. İlk askeri okul 1734’te Üsküdar’da kurulan “Hendeshane”de subay yetiştirilmiştir. Daha sonra deniz subayı yetiştirmek için “Mühendishane-i Bahri-i Hümayun”, kara subayı yetiştirmek için de “Mühendishane-i Berri-i Hümayun” okulları açılmıştır. Bu okullar için Avrupa’dan öğretmenler getirilmiş, batılı yazarlardan pozitif bilimlere ait bilimsel kitaplar çevrilip basılmıştır. Açılan bu okullar sayesinde farklı diller öğrenmeye başlayan Osmanlı aydınlarının farklı bakış açıları kazanmaya başladığı görüldü. II. Mahmut zamanında öğrenciler Avrupa’ya gönderildi. Askeri alanda yapılan yenileşme sürecinde orduya hekim yetiştirmek için, “Mekteb-i Tıbbiye” , “Cerrahhane”, “Mekteb-i Şahane-i Tıbbiye” okulları kurulmuştur. “Muzıka-ı Humayun”, “Mekteb-i Harbiye” Aynı dönemlerde açılan askeri okullardır.
Tanzimat’ın ilan edilmesinin ardından eğitim alanında yapılan çalışmalar, Maarif Nezareti’nin kuruluşuna da zemin hazırlamıştır. Bu dönemde halkın eğitilmesinin bir ülkenin gelişmesi için en temel ihtiyaçlardan biri olduğu anlaşılmıştır. Gelinen noktada eğitimin topluma olumlu yön verdiği fark edilmiştir. Ülkenin bazı yerleşim yerlerinde, Rüştiye mektepleri açılmıştır. Çöküşün getirdiği olumsuzluklara, Avrupa devletlerinin baskıları da eklenmişti. Bu baskılarla ilan edilen Islahat Fermanı gayrimüslimlere, eğitim alanlarında bir takım yeni haklar sağlamış, gayrimüslimlerin kendilerine özel mektepler yapma izni verilmişti. Onlar da özel mektepler kurarak ve buralarda kendi dil, milliyet ve kültürleri doğrultusunda öğretim yapmışlardır. Bu ayrıcalıkların geniş boyutlara ulaşmasından rahatsızlık duyan Osmanlı Devleti, eğitimi devlet politikası haline getirmek ve eğitim işlerini tek bir elden yürütmek için adımlar atılmıştır. Bu durumun yaratacağı zararları önlemek adına da Maarif-i Umumiye Nezareti’ni kurmuştur.