SURİYE’DE ‘ENTEGRASYON’ GERÇEKLEŞECEK Mİ?..

Terörsüz Türkiye yolunda önemli, büyük bir adım daha atıldı geçtiğimiz günler içerisinde.
Siyasî partilerin katılımıyla (Katılmayan siyasi partiler de var tabii) ve katılacak isimlerin belirlenmesiyle komisyon oluşturulmuş oldu. Şimdi bu ayın ilk haftasında çalışmalara başlayacak ve ilk toplantısını 4 ya da 5 Ağustos’ta yapacak.
Bu süreçte yazılı, görsel ve sosyal medyada en çok konuşulan konuların başında yine “Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin komisyona katılıp kalmayacağı” vardı.
Genel Başkan Özgür Özel, CHP’nin komisyonda olacağını açıklayınca, en fazla eleştiriyi yine kendi partisinden aldı.
Öteden beri bu meselenin tartışılması, çözülmesi gereken yerin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) olduğunu söyleyen bir partinin bu komisyonda olması kadar, daha doğal ne olabilir ki?
Kaldı ki, bu komisyonda alınacak kararlar, tavsiye niteliğinden ileri gidemeyecek, yani bağlayıcılığı olmayacak.
Bu konu kendi mecrasında yürüyecek hiç şüphesiz ve umut edilir ki, şehit ailelerinin de hassasiyeti göz önünde bulundurularak, Türkiye bu süreci başarıyla tamamlasın…
Aslında benim burada bahsetmek istediğim konu, ‘Terörsüz Türkiye’ ile de ilişkilendirilen Suriye ve bölgedeki gelişmeler.
‘Suriye’de üniter bir devlet yapısı mı olacak, yoksa parçalı bir yapıya mı gidilecek?’ Cevabı aranan soru, bu hiç kuşkusuz.
Baktığın zaman, Türkiye’nin menfaatleri ve ‘Terörsüz Türkiye’ hedeflerinin tam mânâsıyla gerçekleşmesi için Suriye’deki yapının üniter yapı olması elzemdir.
Türkiye bu konuda, kesin ve net tavrını, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklamalarıyla koydu zaten.
Dışişleri Bakanımız, Suriye’nin güneyindeki gelişmelere istinaden yaptığı açıklamada, “Gerekirse müdahale ederiz” demişti.
Fidan, bölgenin parçalanmasına veya istikrarsızlaştırılmasına yönelik eylemlerin, Türkiye için doğrudan bir tehdit olarak görüleceğini ve bu durumlarda askeri müdahale de dahil olmak üzere gerekli tüm adımların atılacağını en üst perdeden duyurmuş oldu. Hakan Fidan’ın bu sert mesajları, İsrail basınında da büyük yankı uyandırdı ve ‘Hedef biziz’ şeklinde yorumlandı. Biliyorsunuz, İsrail ve İran gibi ülkeler, Suriye’de parçalı yapıdan yana…
Fidan’ın bu açıklamaları, özellikle İsrail güdümlü ayrılıkçı gruplara ve YPG/SDG’ye (Türkiye, SDG olarak adlandırılan Suriye Demokratik Güçleri’ni terörist grup olarak nitelendiriyor) yönelik bir uyarı olarak yorumlanıyor.
Zaten Türkiye’nin bu kararlı tutumu olmasaydı, Suriye şimdiye kadar çoktan parçalı yapıya bürünmüştü kanaatindeyim.
ABD de, durumun ciddiyetini anlamış olacak ki, ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Habertürk’ten Sena Alkan’a yaptığı açıklamalarda, konu hakkında şunları söylüyor; Barrack, Suriye’de bir entegrasyonun olacağı konusunda çok net. Ama mesele ‘YPG ve SDG Suriye’deki yeni bir askeri, sivil ve siyasi yapıya nasıl entegre olacak. Bunun zaman aldığını’ söylüyor.
Büyükelçi, Trump’ın kendisine “Bir şeyleri halletmemiz gerek. Türkiye ile daha iyi bir ilişki kurmak istiyorum. Ortadoğu zor bir dönemden geçiyor. Sen bu kökenden geliyorsun, iş geçmişin 50 yıldır bu bölgede. Git ve bir sonuç al” dediğini söylüyor.
Onun için ‘ABD de durumun ciddiyetini anlamış olmalı’ dedim.
Ama sonuç itibarıyla, Ortadoğu coğrafyasından bahsediyoruz, değil mi? Her an her şeylerin, alınan kararların, atılan imzaların geçersiz kalabileceği, kan ve gözyaşının eksik olmadığı bir coğrafya. Suriye de bu coğrafyanın dışında değil tabii ki, içinde.
Ve söz konusu ABD ve Trump’ın açıklamaları ise nasıl güveneceğiz, nasıl inanacağız?
Suriye’deki parçalı yapıların, hükümet ile entegrasyonundan bahseden ABD, aynı zamanda SDG’ye askeri ve malî yardım yapmaktan da geri durmuyor.
‘Soru işaretleri’ ve ‘Ama’lar çok büyük vesselâm…
