‘ENTEGRASYON OLMAZSA, OLMAZ’!

Uzunca bir zamandır televizyonların haber kanallarını, tartışma programlarını meşgul eden bir yapıdan, SDG’den yani Suriye Demokratik Güçleri’nden biraz bahsedelim isterseniz?
2015 yılında kurulduğunu ve IŞİD ile mücadele amacı güden bir yapı olduğunu biliyoruz SDG’nin. Ana omurgasını, YPG oluşturuyor ve içinde Arap, Süryani, Ermeni savaşçıları da barındırıyor. Hatta ve hatta Türkmen grupların da yer aldığı, bazı kaynaklarda belirtilmektedir. Türkmenler için SDG’nin yapısında örgütlenmiş, ‘Büyük bir askerî güç olarak var’ demek doğru olmaz ama genelde azınlık düzeyinde ve sembolik ya da yerel unsurlar şeklinde olduğu kabul görüyor. ‘Çok etnikli bir askerî koalisyon’ diyebiliriz, SDG’ye.
Sayı olarak, toplam gücü hakkında çeşitli tahminler var tabii ama resmî rakamlar ve konunun uzmanlarına göre, 60 bin ile 100 bin arasında savaşçısının olduğu belirtiliyor. Bu gücün yaklaşık olarak yarısının Kürt (YPG/YPJ), diğer yarısının ise Arap ve diğer etnik kökenlerden geldiği bilinen bir gerçek.
SDG, özellikle IŞİD (DEAŞ da diyebiliriz) ile mücadele döneminde, ABD ve onun oluşturduğu koalisyon güçlerinden çok yoğun silah desteği aldı. Bu silahlar arasında hafif ve ağır silahlardan tutun da zırhlı araçlara, anti-tank ve hava savunma sistemlerine kadar birçok çeşitlilik mevcut. Hatta son yıllarda, gözlem ve saldırı amaçlı modifiye edilmiş sivil dronlara da sahip oldukları gözlemleniyor. SDG’nin silah envanteri bu şekilde. DEAŞ ile mücadele amacıyla kurulduğu söylenen bir oluşum. O zaman haklı olarak şöyle bir soru geliyor hemen aklımıza; Pekiyi, Türkiye, bu yapıdan niye rahatsızlık duyuyor ve ısrarla bu güçlerin Suriye ordusuna entegre olması gerektiğini, bunun gerçekleşmemesi halinde ise, başka planlarının da devreye gireceğini ısrarla açıklama gereği duyuyor?
Bu sorunun cevabını, gerek Cumhurbaşkanımızın açıklamalarından gerekse Dışişleri ve Millî Savunma Bakanlarımızın ifadelerinden net bir şekilde duyuyoruz. Türkiye, SDG’yi kendi sınır güvenliği açısından büyük bir tehdit olarak görüyor. Suriye hükümeti ile SDG arasında, 10 Mart tarihinde imzalanmış bir mutabakat var. Bizim yetkililerimiz ve Şam hükümeti, SDG’nin bu mutabakatı oluşturan maddelere uyması gerektiğini o tarihten itibaren ısrarla söylüyor. 31 Aralık’ta süre dolacak olmasına rağmen görülüyor ki, SDG hâlâ direniyor ve çeşitli alternatif çözümler dile getirmekle meşgul.
ÜÇ TÜMENLİ YAPI
Meselâ bunların en önemlilerinden bir tanesi, ‘Üç tümenli yapı’. SDG’nin Suriye ordusu içinde kendi birimlerini muhafaza etmesi yani. Ön anlaşmalar olduğu haberleri gelse de, uygulama aşamasında büyük pürüzler olduğu belirtilmekte. Yine bölgeden gelen son haberlere göre, mutabakatın tamamen çökmemesi için sürenin 2026 yılı ortasına kadar uzatılması da gündemde.
Aşılmakta zorlanılan sorunların neler olduğuna baktığımız zaman da şunları görüyoruz; Mevcut durumda SDG’nin, stratejik bölgeleri (Petrol sahaları, sınır kapıları v.b.) kontrol altında tuttuğu aşikâr. İşte Şam hükümeti buraları devretmesini şart koşuyor. SDG ise, kendi komuta yapısını koruyarak, ‘Özerk bir yapı ile orduya dahil olurum’ diyor. Yani Fırat’ın doğusuna, Şam’a bağlı birliklerin girmesine karşı olduğunu dile getiriyor.
SDG, HANGİ BÖLGELERDE YERLEŞİK DURUMDA?
SDG’nin Suriye’nin yaklaşık dörtte birini kontrol ettiği söyleniyor. Bu bölge, genellikle Suriye’nin kuzeyini, Fırat Nehri’nin doğusunda kalan geniş toprakları kapsamaktadır. Yani bir başka deyişle, Türkiye’nin güneyinde Suriye ile olan o uzun sınır bölgesinde varlığını sürdürüyor. Evet, her ne kadar Türkiye’nin orada gerçekleştirdiği operasyonlar neticesinde, Tel Abyad ve Resulayn arasındaki şerit, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Millî Ordusu kontrolünde olsa da, hattın doğusu ve batısı hâlâ SDG’nin elinde.
‘MUTABAKATA UYULMALI’!..
Netice itibarıyla, özetleyecek olursak; Kontrolünde bulundurduğu sınır kapıları ve petrol sahalarını merkezî hükümete devretmemek için direniyor SDG. Türkiye de tabii ki, sınırında böyle bir yapılanmanın kabul edilemez olduğunu muhataplarına bildiriyor. Ülkemizde yürütülen ‘Terörsüz Türkiye’ hedefine varmak için de bunun çok önemli olduğunu, buna müsaade edilmeyeceğini, SDG ile Şam hükümeti arasında varılan mutabakata uyulması gerektiğini, defalarca en kararlı bir biçimde dile getirmiştir ve dile getirmektedir. Ayrıca Türkiye de, Şam hükümeti de, Suriye’de tek ordudan başka bir çözümün olamayacağını beyan etmektedir.
Verilen sürenin dolmasına az bir zaman kaldı. Mevcut durumun nereye evrileceğini hep birlikte göreceğiz, vesselâm.







































































