MEHMET’İN SEFASI SELÂHATTİN’İN CEFASI
Öncelikle şunu vurgulamak isterim ki; yazı başlığındaki Mehmet ile benim hiçbir ilgim yoktur. Yalnız, her ikimiz için önemli bir güne ait tarihi günün yıl kısmındaki son iki rakamı aynıdır. O, 1648 yılında Osmanlı Padişahı olurken, ben, tam 300 yıl sonra, 1948 yılında doğmuşum.
Mehmet ile Selâhattin’in yaşamlarında ortak olan tek konu; Edirne şehridir. Mehmet’in doğum ve görev yeri İstanbul olmakla birlikte, ömrünün birçok zamanı Edirne’de, Selâhattin’in ise doğum yeri Edirne olmakla birlikte, kısa bir okul hayatı ve ömrünün son zamanlarında bir kısım görev süresi Edirne’de geçmiştir. Şimdi de Mehmet ile Selâhattin’in, birbirine tamamen zıt olan yaşamlarını okumaya ne dersiniz?
Mehmet; annesi sayesinde, saraylarda, el bebek, gül bebek yaşarken, padişah olup, ömrü hayatında yüzlerce kadınla beraber olurken, bir yerden bir yere saltanat arabalarıyla giderken, Selâhattin’in; ay başını zor getirdiği günler, aç yattığı geceler olmuş, 21 yıllık evlilik hayatında, aylarca eşinden ayrı kalmış, kar, kış, kıyamet, yağmurda, çamurda, 70 derecelik çöl sıcağında, günlerce at sırtında veya yaya olarak yol almış. Mehmet; annesinin gölgesinde sefa sürerken, Selâhattin; 9 yaşındayken annesini kaybetmiş, sadece üvey anne yüzünden yediği dayaklarla değil, görevi gereği de cefa çekmiş.
Bütün bunları, nereden çıkardığımı mı soruyorsunuz? Sizlere bugün, son okuduğum iki kitapta geçen yaşanmışlıklardan söz edeceğim.
Birinci Kitap; Sabriye Cemboluk tarafından yazılan, EDİRNE KIRMIZISI.
Dünya tekstil sanayiinde, önemli yere sahip Edirne Kırmızısı, 15. yüzyılda, şehirde kök boya olarak üretilmiş, tuğla kırmızısının daha parlağı olarak nitelenen rengi bulan ve adına Edirne Kırmızısı diyen iki boya ustasının formülü, casusluk yöntemiyle, Avrupa’ya taşınmış.
Kitapta; boyanın Avrupa’ya kaçırılmasının yanında, 19. Osmanlı Padişahı IV. Mehmet’in hayat hikayesi de anlatılmaktadır. Avcı Mehmet lakaplı padişah, 1648 yılında 6 yaşında padişah olmuş. Girit Adası Osmanlı Askerlerince kuşatılmış, zengin tüccarların güzel kızlarından 10 tanesi seçilip ailelerinden zorla alınmış, IV. Mehmet’in annesi Hatice Turhan Sultan’a hediye olarak İstanbul’a getirilmiş. Daha sonra Evmania; Rabia Gülnuş Sultan olarak IV. Mehmet’in eşi olmuş. Diğerleri cariye olarak kalmakla beraber, sadece ona nikah kıyılmış.
(Birçok kaynakta; 36 Osmanlı Padişahından 32 tanesinin annesi; Rus, Ermeni, Yahudi, Rum, Fransız, Sırp, Polonyalı, İngiliz kökenli devşirmelerdir, yazıyor. IV. Mehmet’in annesi Hatice Turhan Sultan; Rus kökenlidir. Saraylarda, valide sultanların yetkileri ve etkileri büyüktür. Üç kıtaya yayılmış Osmanlı Devleti’nin 600 yıl sonra neden yıkıldığının yanıtını size bırakıyorum.)
Rabia Gülnuş Sultan erkek çocuk doğurunca, saltanat arabaları ile ve şaşaalı bir yolculukla, tam bir ayda İstanbul’dan Edirne’ye gidilmiş. Padişahın ilk oğlunun sünnet töreni için Avrupa’nın birçok yerinden devlet erkanı davet edilmiş. 40 gün 40 gece süren dillere destan sünnet töreninde yapılan harcamanın, gelen konuklara verilen, paha biçilmez hediyelerin haddi hesabı yokmuş.
Konuklar arasında, Rabia Gülnuş Sultan’ın kız kardeşi de varmış. Hikâyeye göre, iki kardeş birbirlerini tanıdıklarını belli etmeseler de Edirne Kırmızısının formülü, şifreli olarak konuk kız kardeşe verilmiş.
İkinci kitap; İlhan Selçuk tarafından yazılan, YÜZBAŞI SELÂHATTİN’İN ROMANI.
Bu kitap; Türk Ordusu mensubu Selâhattin Türkoğlu’nun günlüklerinden oluşmuştur.
1894 yılında doğan Selâhattin Türkoğlu; koskoca bir imparatorluğun yıkılışını, yerine yeni bir devletin kuruluşunu yaşamış, yılları, ateş çemberi içinde geçmiş, önemli komutanların yanında görev almış, İtalyan Harbi, Balkan Harbi, Birinci Dünya Savaşı, Milli Kurtuluş Savaşı’nı kapsayan dönemde, iç ve dış çatışmaların, devrimlerin, isyanların, kahramanlıkların, cinayetlerin tanığı olmuş ve bunları günlükler halinde not almış, bir Türk Subay’ıdır.
Yukarıda, IV. Mehmet’in şaşaalı sünnet töreninden kısa bir örnek verdim. Selâhattin’in cefa olarak karşılaştıklarını da kısaca yazalım mı?
1917 de Musul’da açlık baş göstermiş. Her yaştan insan bağıra bağıra ölüme gidiyor. Ölen çocukların etleri; kasap dükkânlarında, koyun-kuzu eti diye satılmış, lokantalarda, aşçı dükkânlarında pişirilip halka yedirilmiş. Askeri birlikler, bu mücadelede üzerine düşen görevi yapmaya çalışmış.
13 Şubat 1918 günü Erzincan’a giren askeri birliklerimiz, Erzincan sokaklarında; duvarlara, memelerinden çivilerle çakılmış, dudakları, kulakları kesilmiş, gözleri oyulmuş kadınlar, yakılıp, çukurlara doldurulmuş erkek cesetleri bulmuş.
Selâhattin’in çektiği çileye örnek olmak üzere, şimdi de 1917 yılı haziran, temmuz, ağustos aylarına ait, askerin üç günlük yemek listesini okuyalım mı?
15 Haziran 1917: Sabah: Üzüm hoşafı, akşam: Yağlı buğday çorbası. Ekmek: Tam.
18 Temmuz 1917: Sabah: Üzüm hoşafı. Akşam: Yemek yok. Ekmek: Yarım.
8 Ağustos 1917: Sabah: Yarım ekmek. Akşam: Şekersiz üzüm hoşafı.
Selâhattin, gizli ödeneklerin yüzbinlerce altın lirasını elinde tutmuş ama 1940 yılında, eşi ameliyat olurken, evdeki; dikiş makinesini, radyoyu, pikabı, dürbünü satmak zorunda kalmış.
Osmanlı’nın, duraklama dönemi yaşamasına rağmen, 6 yaşındaki bir çocuğu devletin başına getirmesi hangi akla hizmettir, diye sormadan edemiyorum. 39 yıl padişahlık yapan IV. Mehmet, av sefası uğruna, başkent İstanbul iken, ülkesini uzun yıllar Edirne’den yönetmiş.
IV. Mehmet ve sonrasında gelen basiretsiz padişahlar yüzünden devlet, Selâhattin’in subay olduğu 1900’lü yıllara gelindiğinde, can çekişir hale gelmiş, haliyle; Mehmet’in, Mehmetler ’in sefası, Selâhattin’in, Selâhattinler ’in cefasına dönüşmüş.
Selâhattin’in, mensubu olmaktan onur ve gurur duyduğu Türk Ordusu, Mustafa Kemal önderliğinde yaptığı Kurtuluş Savaşı, sonrasında kurduğu cumhuriyet ve devrimleriyle; Mehmet ve zümresinin sefasına da Selâhattin’in cefasına da son vermiştir.
Bundan böyle; Mehmetler ‘in sefasının, Selâhattinler ‘in cefasına dönüşmemesi dilek ve temennilerimle.
Hoşça kalın. 20.12.2025 Mehmet USLU– Emekli öğretmen


- MEHMET’İN SEFASI SELÂHATTİN’İN CEFASI - 22 Aralık 2025
- ALİ ABİ ÇAY İÇELİM Mİ DİYEBİLECEK MİYİM? - 15 Aralık 2025
- UĞUR MUMCU CADDESİ - 8 Aralık 2025
- KOMİSYON - 1 Aralık 2025
- ADALET ÖLDÜ - 24 Kasım 2025
- BU SEVGİ, İNSANLIK VAR OLDUKÇA BİTMEYECEKTİR - 9 Kasım 2025
- ARTILARI EKSİLERİYLE CUMHURİYET BAYRAMI - 31 Ekim 2025
- BU YAZI; BİR GÖREVE DAVET YAZISIDIR - 15 Ekim 2025
- FARKLI BİR ANKARA TURU-3 - 10 Ekim 2025
- FARKLI BİR ANKARA TURU-2 - 9 Ekim 2025





















































