Reklam
Reklam

ÇAY YUDUMLAYARAK VERİLEN EĞİTİMDEN NE BEKLERSİNİZ!..

Neşe Tosun
Neşe Tosun
  • 15.10.2019

Ülkemizdeki eğitim sistemi malumunuz… Devlet okullarından çok özel okullar revaçta… Zaten devlet okulları parmakla gösterecek kadar azaldı neredeyse… Köylerimizdeki ilkokullar bir bir kapandı, taşımalı eğitim başladı…

Sonra herkes üniversiteli oldu… Parayı basan okudu!.. Eskiden parmakla gösterilecek kadar sayılıydı özel lise ve üniversiteler… O parmakla gösterilecek özel okullara da girmek her babayiğidin harcı değildi… Üniversite okuyanların da çoğu mesleğini icra edebiliyordu… Alın teriyle giriyordu çünkü o üniversitelere… Derken parayı bastıran üniversiteli oldu!.. İşsizlik çığ gibi büyüdü… Ara meslekler için eleman bulmak zorlaştı… Diplomayı alan masa başı maaşı yüksek iş aradı… Ya da devlete kapağı atma yollarını!.. Bir sürü zeki öğrenci açıkta kaldı, KPSS’yi geçemediği için… Alın teriyle girdiği ve bitirdiği üniversitenin ardından, torpili sağlam olmadığı için branşı dışında meslek edindi… Birçok öğrencinin hakkı yenildi…

Yine eskiden devlet okullarında okumak maliyetli olmadığı gibi, eğitim kalitesi de yüksekti… Siyah ya da mavi önlüğümüz vardı ilk ve ortaokulda… Lisede de lacivert ya da gri üniforma… 2 önlükle 5 yıl eğitim gördük çoğumuz… Ailelerimiz bizi, ‘eti senin kemiği benim!’ diye teslim etti öğretmenlerimize… Disiplin vardı… Kimse saçlarını savura savura okula gidemezdi… Ya kısa olacaktı ya da en az üç belik kız öğrencilerde… Erkek öğrencilerin ise her yönden erkek olduğu belli olurdu saç tıraşından!.. Yandan anlayamadığımız, arkadan bakınca kız, önden bakınca erkeğe benzer halleri yoktu bugünkü gibi!.. Öğrenci-öğretmen ilişkisi seviyeliydi… Sırnaşmak, kol kola gezmek, karşısında eğri büğrü olmak yoktu… Çok severdik birbirimizi ama çokta korkardık… Saygıda kusur etme şansımız ise hiç yoktu…

Bunları niye mi anlattım… Sadece geçmişi biraz olsun anımsatabilmek için…

Ve dün bir velinin tarafıma yaptığı serzenişten ziyade, kaygısını dile getirmek için…

Çünkü kendisi de emekli bir öğretmendi… Bu kutsal mesleğe hakkını vermiş biri olarak, genç meslektaşının davranışını yadırgamış, aynı zamanda kaygılanmıştı…

Keşan’da bir öğretmenin çay bardağı elinde derse girmesini tuhaf karşılaşmıştı… Ve bunun sürekli yapıldığını öğrendiğinde ise iyice kaygılanmış ve dile getirmemi istemişti…

Sevgili öğretmenlerimiz… Sizler bizim için çok değerlisiniz… Bir öğretmenin yanlışını tüm öğretmenlere tabi ki mâl edemeyiz, ancak yapılan bir yanlış varsa da uyarmak zorundayız…

Bir tenefüs zili vardır, hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin ihtiyaçlarımızı karşılamaları için… Yaşları 7 ila 17 aralığında olan çocuklarımız bile ihtiyaçları için bu zilin çalmasını beklerler… Ders saatinde sadece derse odaklanır ve eğitimlerini alırlar… Tenefüs zili çaldığında kimisi lavaboya koşar kimisi kantine… Kimisi de ailesinin yanına koyduğu beslenme çantasına yönelir… İhtiyacı olmayan da bahçede koşar, oynar kısa süreliğine…

Ancak yetişkin bir öğretmen, ders zili çaldığında elinde çay bardağı ile sınıfa giriyor ve dersi çayını yudumlayarak veriyorsa bu şık olmaz!.. O zaman zaten tenefüsün anlamı kalmaz!.. Öğrencilere bu şekilde örnek olan bir öğretmen, yarın öbür gün öğrencileri derste aynı şeyi yapmak istediğinde acaba cevabı ne olur!.. Çay yudumlanarak verilen eğitimden ne hayır gelir!.. Siz disiplinli davranmazsanız, karşınızda sizi örnek alan bir öğrenciden nasıl disiplin beklersiniz!..

Umarım bu yazım Keşan’daki ilköğretim okullarının idarecilerine ulaşır ve sorumluluklarında bulunan ve çay yudumlayarak derse giren öğretmenler uyarılır!.. Saygılarımla…

 

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ