Reklam
Reklam

DESTANIN HÜSRAN SAYFALARI

Mehmet Uslu
Mehmet Uslu
  • 27.01.2024

Keşan’da; bir sivil toplum kuruluşu başkanının masasında bir kitap. STK olarak belediyeyi ziyaret ettiklerinde, belediye başkanı hediye etmiş. Hayatımda; kağıt, baskı, cilt kalitesi bu kadar güzel olan bir kitap görmedim. Kitabın ilk sayfasında: OTOBİYOGRAFİ-  KEŞAN SEVDASINDA BAŞKAN yazıyor. Birinci basım: Kasım 2023. Başka basımı oldu mu bilmiyorum. Kitap; 391 sayfa. Kitabın maliyeti nedir, basım ücreti;  nereden veya kim tarafından ödenmiştir, onu da bilmiyorum.
Bir otobiyografi kitabından; DESTAN başlığını da nereden çıkardın dediğinizi duyar gibiyim. Destan yazmak nedir? Onu açıklayıp, sözü yazara bırakacağım. Bana hak vereceğinizi umuyorum.
Destan yazmak: “Olağanüstü kahramanlık, yararlılık ve başarı göstermek” anlamındadır.

            Kitabın giriş bölümünde: “KEŞAN’DA YENİ BİR DESTAN YAZMAK” başlığı var.
Yazar devamla: “Sokakta, rastgele 100 kişiye: Destan denildiğinde aklınıza gelen ilk beş isim kimdir diye sorsak ve beş de seçenek versek; ilk sırayı hangisi alır dersiniz? Söyleyeyim: Büyük çoğunlukla birinciliği, Haldun Taner ve eseri; Keşanlı Ali Destanı alır. Asıl sorulması gereken soru şu: Keşan’da, gerçek bir halk kahramanı yok mudur? Gerçekten destan yazan bir kahraman yok mudur? Cevap veriyorum: Vardır. Hem de bal gibi vardır.
Şahidim ben. Gittim, gördüm, izledim. Sordum, soruşturdum. Araştırdım. Emin oldum. İşte söylüyorum: Keşanlı Mustafa Destanı yazılıyor bir süredir Edirne’de. Edirne’nin Keşan İlçesi’nde. Hayali değil, gerçek bir destan, diyeyim size.
Slogan belli: Yirmidört saat açık, yirmidört saat hizmet eden belediye. Başarmış bunu. Helal olsun vallahi. Gerçekten helal olsun sana … Sen destan yazdın Keşan’da gün be gün. Biz de seni”
diye yazmış, yazarımız. Dört sayfalık giriş bölümünün tamamını yazmadım.
Kitabın içeriğine girmeyeceğim. Yazar Keşan’a gelmiş, sorup, soruşturup araştırmış, kitabını yazmış. Ben, 31 Mart 2019’dan beri, bizzat gördüklerimi, yaşadıklarımı yazacağım. 
            Abartının bu kadarı da çok fazla deyip; son paragraftan başlıyorum. İtfaiye dışında belediyenin hiç bir birimi, yirmi dört saat açık olmaz. Mesela ben, Yeni Mahalle’de akmayan belediye çeşmesi için 153 Çözüm Masası’nı mesai saatleri içinde defalarca aradığımda, dahili telefon her zaman açılmadı.
Daha önce yazdığım ve kırk dörtlükten oluşan; “DÜNDEN BUGÜNE KEŞAN” başlıklı şiirimin  bir dörtlüğü: “Dizelerle  anlattım size Keşan’ı/ Unuttum sanmayın Doktor Mehmet Özcan’ı/  Operatörlerin eserleri görülmez/ Görmek isteyen kazsın toprağın altını.” şeklindeydi.          Otobiyografi kitabında sözü geçen Sayın Başkan, seçildikten birkaç ay sonra bir basın toplantısı yapmış: “CHP 40 yılda Keşan’a tek bir çivi çakmadı” diye eleştirmişti. Ben de: “BİR TEŞEKKÜRÜ ÇOK MU GÖRDÜNÜZ”  başlıklı bir yazı ile o basın toplantısını eleştirmiştim.

            Mehmet Özcan’ın 15 yılı,  altyapı kazılarıyla geçmiş, Keşan’ın taş zemini; 6 defa kazılmıştı. Yazımda: “Alt yapı iğneyle kuyu kazmak, üst yapı badana boya yapmaktır” demiştim.
Artık, beş yıla yaklaşan destana ve destanın hüsran sayfalarına geçebiliriz herhalde:
Yanlış hatırlamıyorsam; ilk icraat Terziler Sitesi ara sokaklarında başlamıştı. Birçok ana cadde ile çarşı merkezi ara sokaklarında, kaldırım ve yol çalışmaları yapıldı. Ancak; Terziler Sitesi sokaklarında kullanılan malzeme ve yapılan  işçilik; on numara iken, Kunduracılar Çarşısı’nda aynı işlemin karşılığı; iki numara. Belediye yetkilileri, ayakkabıcıları o kadar düşünmüşler ki; onların yollarına döşenen karo taşları, her an ayakkabınızın altına zarar verebilir.
Hastane Caddesi’nde karo taşları ağacın dibine kadar döşenmiş. O ağaç nereden  su alacak?
İlyasbey Caddesi: Hastane Caddesi’nden itibaren ilk yüz metresi Keşan’ın da,  geri kalan kısmı başka bir şehre mi ait? Malzeme farklı, işçilik farklı.
İnönü Caddesi’nin yol ve kaldırımı bir yamalı bohça. İsmail Saraç  Caddesi’nde de durum farklı değil. Bu caddede kaldırım ve asfalt aynı seviyede. Aracını ister yoldan, ister kaldırımdan sür.
Cumhuriyet Meydanı, meydandan başka her şeye benziyor. Alan içerisinde; büfevari altı adet yapı var. Ne bir havuz, ne de çocuklar için oyun alanı var. Gruplar halinde oturulup sohbet edilecek yerler de yok.  Hele buranın, bayram kutlama alanı olarak düşünülmesi, evlere şenlik. Atatürk Heykeli ve rölyefler güzel. Bayram kutlamasında ön sıra hariç, hiç kimse bir şey göremiyor. Milli bayramların olmazsa olmazı; geçit törenleridir. Zafer Bayramı ve Kurtuluş  Bayramı’nda törene katılan araçlar; geçidini nerede yapacak? Vatandaş yerinden kalkıp, 300 metre ötedeki İnönü Caddesi’ne mi gidecek?
Kent Müzesi; 19 kasım 2022’ de, kurtuluşun 100. yılında açılacaktı. 102. yılda biter inşallah.
Pazaryerinin üstü kapatılacaktı. O da bir başka bahara kaldı herhalde.
Destanın en hüzünlü sayfası: Atatürk Bulvarı üzerinde ve devamı  olan Radyoling Yolu’nda.

DERE GELİYOR DERE başlıklı yazımda yazmıştım. Hafriyat döküm sahasında önü kapanan dere yatağı; şarampole aktarılmıştı. Siz hiç; dere suyunu  şarampolden akıtan bir belediye duydunuz mu?
BİR YOL HİKAYESİ  başlıklı yazımda da;  Atatürk Bulvarı’na beton kaldırım yapıldığını, kaldırımın yaş betonuna çiziklerle karo taşı süsü verildiğini, bazılarının da boyandığını yazmıştım.
Atalarımız: “Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz” demişler. Ben de o yazımda, boya ile karo taşı yaratılamayacağını belirtmiştim. Betonu; sulu boya ile mi, pastel boya ile mi boyamışlar ki; biraz kar, biraz da yağmur yağınca, renkli karo taşlarının çoğu; yazı başlığının altındaki fotoğraflarda görüldüğü gibi olmuş. Destanın hüsran sayfalarını yaz, yaz bitmiyor.
Yerel basında çıkan bir habere göre: 2023 yılı içinde belediyenin, 153 Çözüm Masası’na gelen 3.177 talep ve şikayete işlem yapılmış. Ben de 3 Ocak 2024 günü, Atatürk Bulvarı’ndaki ağaçların kökündeki beton parçaları ve bir ağacın köküne suyun gitmesini engelleyen beton için istekte bulunmuştum. 24 gündür, bir işlem yapılmasını bekliyorum. 24 saat hizmet eden belediye bu mu?
Yolumun üzerindeki Yeni Mahalle ve Cumhuriyet  Mahallesi çeşmelerini yazmaya bıktım artık. Cumhuriyet Mahallesi’ndeki çeşmeye; hırsızlık nedeniyle, kumbara ve musluk dayanmıyor. Yeni Mahalle’deki çeşme ise bazı günler; öğleye kadar akarsa, öğleden sonra akmıyor!!!
Bir basın toplantısında AKP’li Keşan Belediyesi’nin; iktidardan 44 hibe aldığı söylenmişti.
44 hibeye rağmen, hüsran sayfalarının çokluğu; ne garip değil mi? 15 yılda iktidardan 4 hibe bile alamayan Mehmet Özcan’ın yazdığı destanları sakın aramayın. Çünkü hepsi yer altındadır.
Keşan’da destan yazdığını/yazıldığını iddia edenler; iddialarını belgeleriyle kanıtlayabilirler.  Ben; yazdığım hüsran sayfalarının arkasındayım. Yanlış yazdıysam; özür dilemeye de hazırım.
Saygılarımla. 27.01.2024        Mehmet USLU-Emekli öğretmen

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ