Reklam
Reklam

BUGÜN DEVE ÇADIRIN NERESİNDE

Mehmet Uslu
Mehmet Uslu
  • 22.04.2023

Geçen haftaki yazıma, bir hikâye ile başlamıştım. Bu haftaki yazımda da bir hikâye var. Ama bu hikâyeyi, ilerleyen bölümlerde anlatacağım ve kıssadan bir hisse çıkaracağım.
2023 Genel seçimlerine bir aydan kısa bir süre kaldı. İktidar kanadının sloganlarından biri de: “Türkiye Yüzyılı” şeklinde. Sormak istiyorum: 1923’den 2023’e kadar geçen süre; başka bir ülke yüzyılı mı idi? Hadi, diğer parti yönetimlerinde geçen 80 yılı; “Reklâm arası” olarak değerlendirenler var, AKP’nin iktidar olduğu son 21 yılda mı devre dışı bırakıyorsunuz?

            21 yılda; enflasyon, fert başına düşen milli gelir, ihracat, işsizlik, istihdam konularında verdiği sözlerin birçoğunda hedefi tutturamayan AKP iktidarı, seçim yaklaştıkça, kolayını bulsa; gökten halka yağdıracak. Yıllardır; Karadeniz’de, Akdeniz’de, Trakya’da, Güneydoğu’da bulduğumuz sözde petrol ve doğalgaz rezervleri, Türkiye’yi yıllarca dışarıya muhtaç etmeyecek düzeydeydi. Ama hiçbiri devreye girip, halkımızın hizmetine sunulmadı.
Petrolden hâlâ bir haber yok ama,  20 Nisan Perşembe günü Karadeniz doğal gazını ulusal sisteme dahil ettiler. Yerli gaz ile birlikte doğal gaz ucuzlayacak mı? Bu arada, TOGG otomobilimiz de yollara çıktı. Erdoğan ve eşinin ilk kullanımda: “Çok güzel,  çok kullanışlı” dedikleri TOGG ile ilgili de şöyle bir soru aklıma geldi. Erdoğan, bundan böyle yurtdışına giderken, orada kullanılmak üzere TOGG otomobilini mi, yoksa zırhlı mersedes arabasını mı götürecek?
14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçiminde, “Cumhurbaşkanı adayınız kimdir” diye sorulunca; “Erdoğan” yanıtıyla birlikte, “başka lider mi var” diyenleri izliyorum. Bu yanıtlardan sonra: Lider kimdir sorusu ve daha önce bir yazımda anlattığım, aşağıdaki hikâye aklıma geldi.
Bir İngiliz Gazeteci, Sina Dağı’nda karşılaştığı bir Bedevi’ye sorar: Sence lider kimdir? Bedevi; bir tanım yapmak yerine, bir hikâye ile sorunuza cevap verebilir miyim? Der. Gazeteci; elbette, anlat hikâyeni diye yanıtlar.

Bedevi anlatır: Benim gibi bir Bedevi, devesinin üstünde ve kızgın güneşin altında, Sina Çölü’nde yol almaktadır. Birden ufuk çizgisi kararır, gökyüzünde nadiren görülen kuşlar, bu kez toplu halde, karanlığın aksi istikametine doğru kanat çırpmaktadır. Çölün mutlak sessizliği daha da yoğunlaşır. Deneyimli Bedevi; bu alametlerin, şiddetli bir kum fırtınasının habercisi olduğunu anlar.

Devesini çökertir, üstünden iner. Heybeden aldığı sağlam bir kazığı, kızgın kumlara çakar ve devesini sıkıca bu kazığa bağlar. Sonra yine heybelerden, katlanmış parçalar halinde çıkardığı küçük çadırını alelacele kurup, içine girer ve kapı örtüsünü her iliğinden düğümler. Son düğümü henüz atmıştır ki; fırtına bölgeye ulaşır. Küçük çadır havalanacakmış gibi sallanmakta, rüzgârın oluşturduğu kum sağanağı, neredeyse delip geçecek bir hızda, çadır yüzeyine çarpmaktadır. Her kum tanesinin, boyları küçük, fakat verdikleri acı büyük oklar gibi bedenine saplanan deve, dile gelir:
Canım çok acıyor, başımı çadıra sokmama izin ver, deyince, Bedevi gerekli izni verir. Deve bu defa: Derimin en ince olduğu yer boynum ve çok acıyor. İzin ver, boynumu da çadıra sokayım dediğinde, Bedevi buna da razı olur. Deve bu kez,  ilk ikisinden daha acıklı bir sesle: Ne olur, hörgücümü de çadıra sokmama izin ver, der. Son istek de kabul edilmiştir.

Ancak, hörgücün de içeri girmesiyle, küçücük çadırda, artık kımıldayacak yer kalmamıştır. Bu duruma, Bedevi’den önce, deve tepki gösterir:

Efendi, bu çadır ikimize dar geliyor. Sen dışarı çıkıp, başının çaresine baksan.

Lider kimdir?’ demiştiniz; bu hikâyeyi mesnet alarak cevap vereyim;

“Lider; devenin başını dahi, çadıra sokmasına izin vermeyen insandır.”
1911 Trablusgarp,1912 Balkan Savaşı yaşamış Osmanlı, 1914-1918 arası yaşanan Birinci Dünya Savaşı sonrası masada yenik sayılmış, Mondros ve Sevr Antlaşmalarını imzalamak zorunda kalmıştı. Mondros; müebbet hapis, Sevr; adeta idam fermanıydı. Her iki antlaşma da; devenin çadıra girmesine izin vermek demekti.
İngiliz Askerleri’nin İstanbul’a gelişi; devenin başını çadıra sokmasıydı. Karadeniz, Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun çeşitli şehirlerine giren düşman orduları; devenin boynu ve hörgücüydü. Yunan Askeri’nin İzmir’e çıkıp, Ankara’ya doğru ilerlemesi ise; bu çadır ikimize dar geliyor, siz başınızın çaresine baksanız demenin hazırlığıydı.
Mustafa Kemal liderliğindeki Kurtuluş Savaşı; devenin (develerin) çadır dışına atılması, Lozan Antlaşması da devenin çadır dışına atıldığının onaylatılmasıdır. Atatürk bununla kalmayıp, yabancıların elindeki maddi varlıklarımızı satın almış, millileştirmiş, çocuklara, gençlere, Türk Ordusu’na, Türk Milleti’ne bayramlar armağan ederek manevi değerler kazandırmıştır. Zaman içinde maddi değerlere yeni değerler eklenmiş, dini bayramlarla beraber, manevi değerler korunmuştur.
2002sonrası AKP yönetimi iktidar olunca, onların gelişiyle birlikte devenin tekrar çadır içine girme girişimlerini görmekteyiz. 1919 sonrası çadıra ordularla giren deve, (develer) 2002 sonrasında AKP’nin uyguladığı politikalar doğrultusunda ekonomi yoluyla girmiştir. Lider Mustafa Kemal’in satın alıp millileştirdiği maddi değerleri AKP; özelleştirerek veya yabancılara satarak elden çıkarmış, manevi değerlerin de içini boşaltmıştır.
Günümüz Türkiye’sinde; ekonomik değeri olan birçok tesis ve işletmemiz yabancıların elinde. Yabancılara arazi, konut, hatta para karşılığında vatandaşlık satışı son hızla devam ediyor. Bazı şehirlerimizin nüfus yapısı; yabancılar lehine değişiklik göstermekte. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki Türk Vatandaşları, bazen sığınmacı ve mülteciler karşısında ikinci sınıf vatandaş durumunda.

“Cumhurbaşkanı adayım Erdoğan’dır, başka lider tanımam” diyen vatandaşa sorumdur: Yukarıda saydığım Cumhuriyet değerlerinin birçoğu yabancı devlet veya firmaların denetimindeyse:
BUGÜN, SİZCE DEVE ÇADIRIN NERESİNDE?”
Saygılarımla. 22.04.2023    Mehmet USLU– Emekli Öğretmen
NOT: Ramazan Bayramı ile Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mız kutlu olsun.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ