Reklam
Reklam

EKONOMİK TSUNAMİ

Mehmet Uslu
Mehmet Uslu
  • 16.01.2022

Tsunami: Genellikle okyanus ya da deniz diplerinde meydana gelen deprem sonrası, deniz suyunun önce dalgalar halinde dışa doğru itilmesi, dalgaların önüne ne gelirse yutması, belli  bir süre sonra da dalgalanmanın durulup, ortamın sakinleşmesidir.
2021 yılının son ayında ülkemde bir ekonomik tsunami yaşanmış, dalgalar önüne ne gelirse onları yutmuş, ama bu dalgaların ne zaman durulup sakinleşeceği henüz belli değil.

“Bilimi, inancın önüne koyan uluslar; demokrat ve zengin, inancı bilimin önüne koyan yığınlar ise az gelişmiş, ya da gelişmekte olan ülkeler sınıfına girermiş.” Türkiye’nin hangi sınıfta olduğunu yazmaya gerek var mı? Hiçbir bilimsel veriye dayanmayan; “faiz sebep,  enflasyon sonuç” ve “nas ne emrediyorsa, o” dersen, ekonomik tsunami kaçınılmaz olur.
AKP 2002 yılında: “Yoksulluk ve yolsuzluk bitecek, yasaklar kalkacak” sloganıyla iktidara gelmişti. 20 yıllık iktidarın ekonomi karnesinde; 84 milyonun çoğunluğu yoksulluk, onların yarısı kadar insan açlık sınırında, belli bir azınlığın da mutluluk içinde olduğu yazıyor. Yolsuzluk karnesi ise Sayıştay Raporları’nın her sayfasında, belgeleriyle kaydedilmiş duruyor. Ceza kesilen, kapatılan TV kanalları, tartaklanan, tutuklanan ve cezaevine konulan gazeteciler, sosyal medyaya konulan engeller, yasakların boyutunu anlatmaya yeter herhalde.
2007’den sonra başımıza bir Cemaat-FETÖ belası musallat oldu. İktidarın da göz yummasıyla, devletin her kurumuna asalak gibi yerleştiler. “Başı secdeye değenden zarar gelmez” denen Cemaat, sadece iktidarı devirmek için değil, rejimi değiştirmek üzere  harekete geçti, 15 Temmuz yaşandı. 15 Temmuz’un yaşanmasında, AKP’ye göre iktidarın bir sorumluluğu yoktu. Sorumlu: Fetö, dış güçler, içerdeki işbirlikçiler-muhalefet ve Parlamenter Sistem idi. AKP, ak sütten çıkmış ak kaşıktı.
2018’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildi. Bu defa slogan: “Terör bitecek, ekonomi düzelecek, Türkiye uçacak” olmuştu. PKK ve diğer  terör örgütleriyle yapılan mücadelede belli bir başarı olsa da, Cemaat teröründen ders almayan AKP, bu defa tarikat terörünün ortaya çıkmasına izin verdi. Tarikat yurtlarında yaşanan taciz ve tecavüzler, aynı yurtlarda yanan bedenler, son olarak tarikat evinde yaşanan Tıp Fakültesi Öğrencisi Enes Kara’nın intiharı. Yaşanan bunca olay sonunda göstermelik soruşturmalar ve olayların üstünün kapatılması. Ne tesadüf değil mi?

Düzelecek denilen ekonominin yaşadığı tsunamiye gelince: Asgari ücretlinin aylık geliri 2,825 liradan, 4,253 liraya yükseltildi. Asgari ücretli 2,825 lirayı 2021 yılı Ocak ayı sonunda almaya başladı. 4,253 lirayı da 2022 Ocak ayı sonunda alacak. Aradan geçen 365 günde asgari ücretlinin üzerinden; kamyon değil, dozer değil, adeta silindir geçti. Görünürdeki enflasyon %36, market raflarındaki enflasyon; %100’den fazla. Bir yılda akaryakıta 50 defa, doğal gaz ve elektriğe onlarca defa yapılan artışlar, her şeyi anlatmaya yetiyor, hatta artıyor bile. İthalata dayalı ekonominin kaderi budur.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak 4 Eylül 2018’de, %24,5 olan enflasyon için: “En kötüsü geride kaldı” demişti. Günümüzde yaşananlar için  Sayın Erdoğan’da: “En kötüsü geride kaldı” diyor. Yeni Hazine ve Maliye Bakanı’mız da: “2023  yılı Haziran ayında %5 enflasyon rakamını yakalayacağız” diyebiliyor. İktidar  destekçisi Büyük Birlik Partisi Lideri Mustafa Destici ise 250 gr et almakta zorlanan vatandaşla adeta alay ediyor. “Ben bir kilo et almıyorum, kuzu kestiriyorum” diyebiliyor. Turfanda sebze yemenin zararlı olduğunu söyleyenler de var.
Uçan Türkiye’ye gelirsek: AKP, 20 yıllık  devri iktidarında; otoyollar, köprüler, tüneller, hastaneler, havaalanları, tren hatları, gökdelenler yaptı. Hepsi toprağa gömülen beton. Gerekli miydi? Bazıları için evet, birçoğu için hayır. Keşan’a hastane, hiç gerek yoktu. Şu an binamız yeni, ama doktor yok. 15 gün sonrasına randevu alabiliyorsun. Ankara’da birçok bakanlık kirada otururken,  Atatürk Orman Çiftliği’nin içine 1150 odalı Saray yapıldı. Marmaris’te yazlık Saray, Bitlis Ahlat’ta ayrı bir Saray. Pekiyi, bunlar nasıl yapıldı?
Önce, Cumhuriyet’in 80 yıllık kazanımları, özelleştirme adı altında kiralandı, satıldı, yandaşa peşkeş çekildi. Sonra paralar suyunu çekince; “yap-işlet-devret” modeli devreye sokuldu. Hem de hepsi döviz karşılığı , geçiş garantili, yolcu garantili, hasta garantili olarak inşa edildi. Mesela ilk geçiş ücreti 15 Euro olarak açıklandığında Çanakkale Köprüsü’nden geçmek; 155 TL civarındaydı, daha köprü bitmeden bugün ücret: (Euro 15,5 TL olduğuna göre) 232,5 TL oldu.
Yıllar yılı, seçim arefelerinde bu ülkede petrol bulundu,  doğalgaz bulundu. Günümüz Türkiye’sinde; enerjide %75, akaryakıtta %90, doğalgazda neredeyse tamamında dışa bağımlıyız.Yani dış ülkelerden akaryakıt gelmezse yaya kalacağız,  doğalgaz gelmezse soğukta donacağız. Rusya’ya milyar dolarla vermişiz, S400 Savunma Füzelerini kullanamıyoruz, yapımına ortak olduğumuz F35 Projesi içinde üretilen uçaklar için ABD’ye milyar dolarlar ödemişiz, uçakları alamıyoruz.
Hedef; batı idi, AB idi, yönümüzü doğuya döndük. Arap Emirlikleri’nden gelecek yatırımlara odaklandık. Merkez Bankası Kanunu’nda yapılan değişiklik: “Banka nezdinde bulunan yabancı ülke Merkez Bankaları’na ait  para, alacak, mal, hak ve varlıklar haczedilemz, üzerlerine ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz konulamaz” şeklinde. Maddeyi  nereye çekersen çek.
10 TL artıp 5 TL gerileyen kur için: “Kurun üzerindeki köpük gitti” denilmişti. İnancı, bilimin önüne koyduğumuz sürece etiketlerin üzerindeki köpük gitmeyecek, Türkiye’deki ekonomik tsunaminin etkisi, yıllar geçse de devam edecektir.
Saygılarımla. 16.01.2022  Mehmet USLU–  Emekli öğretmen

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ