Reklam
Reklam

HARİTANIN ARKASINDAKİ RESİM

Mehmet Uslu
Mehmet Uslu
  • 06.03.2022
  1. Dünya Savaşı’nın son günleridir. Savaştan izinli gelen bir Rus Askeri, Leningrad Şehri’nde, evinin bulunduğu caddede yürümektedir. Karşıdan, bozuk yolda zor ilerleyen bir kamyon gelmekte, Alman bombardımanında ölen insanlar, toplu mezarlara gömülmek üzere, mezarlığa götürülmektedir. Kamyon, tam yanından geçerken, cesetler arasındaki bir kadın ayakkabısı askerin dikkatini çeker. Bu ayakkabılar, savaşa gitmeden önce karısına aldığı ayakkabılara benzemektedir, kamyonu durdurur.
    Ceset karısına aittir, onu alıp kendi defnetmek ister. Arabadan indirilen cesette, hâlâ yaşam belirtisi vardır ve  zor da olsa nefes alıp vermektedir. Kadın derhal hastaneye götürülür ve günler sonra iyileşmiş olarak, eşiyle birlikte evlerine dönerler. Aradan yıllar geçer ve ölü diye mezarlığa götürülen  bu kadın hamile kalıp, 1952 yılında bir çocuk dünyaya getirir. Bu çocuk; bugün bütün dünyanın konuştuğu, Rus Lider Vladimir Putin’dir.
    Bir zamanlar dünya, ABD’nin başını çektiği NATO, Rusya’nın başını çektiği Varşova Paktı denilen iki kutuplu bir dünya idi. Sovyetler Birliği dağılınca, Varşova Paktı da dağıldı. O ülkelerin birçoğu bugün, ya NATO ya da AB üyesi oldu. Ukrayna’nın AB veya NATO’ya yakınlaşması, Rusya’nın çıkarlarına tersti. Dünyada yıllardır süren soğuk savaş bugün, Rusya-Ukrayna arasında sıcak savaşa dönüşmüş durumda. Sonucun ne olacağını, savaşın nereye evrileceğini bugünden kestirmek zor.
    Ukrayna’ya savaş açan Rusya ve Putin’i destekleyenler olduğu gibi, çoğunluk, Rusya karşıtı söylem ve eylemlerde bulunuyor. Rusya’ya çeşitli ambargolar uygulanıyor. Peki, bu savaşta tek suçlu Putin mi? Rusya ve Ukrayna;  dünyanın petrol ve doğal gaz deposu ile buğday ambarı. Hepsi de yaşamın olmazsa olmazları. Türkiye’nin yaptırımlara katılmamasına, bazı kararlarda çekimser kalmasına, diyecek bir şey bulamıyorum. Çünkü elleri mahkum. Rusya’dan  ve Ukrayna’dan; petrol, doğal gaz, buğday, turist gelmezse; yandı gülüm keten helva. İşimiz zor.
    Rusya karşıtları, bir tarafta “SAVAŞA HAYIR” diye bağırırken, bir taraftan da Ukrayna’ya para ve silah yardımında bulunmaktan söz ediyor. “Dünyayı ABD, ABD’yi de silah tüccarları yönetir” derler. Diplomasiyi devreye sokanların sayısı, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Uluslararası örgütlerin, hiçbir yaptırım gücü yok.
    Dünyayı bırakıp Türkiye’ye gelelim mi? Karadeniz’in hemen kuzeyindeki kriz ülkemizi etkilerken, etkilendiğimiz  ikinci bir kriz de yönetim krizidir. Bu ülkeyi 20 yıldır AKP iktidarı tek başına yönetmektedir. Olumsuzlukların tüm sorumlusu ise onlara göre; dış güçlerdir, muhalefettir. Yukarıda; “Peki bu savaşta tek suçlu Putin mi” diye sormuştum. Şimdi de; “Türkiye’deki yönetim krizinin tek suçlusu Erdoğan mı” diye soruyorum. Meydanlarda “AÇIZ”  diye bağırıp, sandığa gittiğinde “EVET” mührünü ampulün altına basanların hiç mi suçu yok?
    AREA Araştırma Şirketi’nin Şubat 2022 anketiyle konuya açıklık getirmek istiyorum:
    Soru: Millet İttifakı’na oy verir misiniz? Evet: %34,6. Hayır: %46,9. Kararsız: %18,5.
    Soru: Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayına oy verir misiniz?  Evet: %38,1. Hayır: %37,4. Kararsız: %24,5.
    Soru: Türkiye’nin ilk üç sorunu nedir: %66,1 ile ekonomi, hayat pahalılığı, yoksulluk.
    Soru: Elektrik, doğal gaz, akaryakıt zammının sebebi: %56,5 ile yanlış ekonomi politikaları.
    TÜİK: 2021 büyüme oranını %11 olarak açıklamış. TÜİK’e güvenmeyenlerin oranı: %74,7.
    Büyümeye inanmayacaksın, TÜİK’e güvenmeyeceksin, ekonomi, hayat pahalılığı ve yoksulluk ülkemin ilk üç sorunudur diyeceksin, sıra oy vermeye gelince, AKP’ye evet diyecek veya kararsız olduğunu söyleyeceksin. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.
    Ömrü; özgürlük ve bağımsızlık savaşı alanlarında geçmiş olmakla beraber O:  “Milletlerin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça, savaş bir cinayettir” demişti.
    Gelibolu Yarımadası’ndaki mezarlıklarda yatan yabancı askerlerin analarına O: “Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat  uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır” diye seslenmişti.
    Kurtuluş Savaşı’nda Yunan Askeri’ni denize dökmüş, ama O, dünya barışına katkısından dolayı, Yunanistan Devlet Başkanı Venizelos tarafından 1934 yılında Nobel’e aday gösterilmişti.
    Yıl 1979. UNESCO Genel Kurulunun oybirliği ile aldığı kararla, doğumunun 100. Yılı olan 1981 yılı,  ATATÜRK YILI olarak ilan edilmişti.
    “YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ” ilkesini benimsemiş ve benimsetmişti.
    O’nun resmi; Cezayirli özgürlük savaşçısı askerlerin göğüs cebine girmişti.
    O; MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’TÜ.
    Bir resim hikâyesi okumaya ne dersiniz?
    Babasının yanına gelen çocuk: “Baba, bugün sinemaya gidecektik” der. Pazar günü evden çıkmak istemeyen baba, bir çare düşünür. Elindeki gazetede bir dünya haritası vardır. Haritayı, puzzle (pazıl) gibi parçalara ayırıp parçaları karıştırır ve: “Oğlum, burada bir dünya haritası var, haritayı düzeltirsen, seni sinemaya götürürüm” karşılığını verir. 10 dakika sonra çocuk: “Haritayı düzelttim” deyince babası: “Oğlum bunu nasıl çabucak yaptın” diye sorar.  Çocuk: “Haritanın arkasında bir insan resmi vardı. İnsanı düzeltince dünya da düzeliyor” der.
    Günümüz dünya haritası; hikâyedeki parçalanmış  haritadan farklı değildir.
    Uluslar, ülkelerine; emperyalizmim maşası, silah tüccarlarının kuklası liderler yerine, “Yurtta Barış, Dünyada Barış” savunucusu Mustafa Kemaller seçebilseydi:
    O harita bozulmazdı, düzeltmeye de gerek duyulmazdı.
    Saygılarımla. Mehmet USLU- Emekli öğretmen

 

 

 

 

 

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ