Reklam
Reklam

İLK GÖZ AĞRIMIN FERYADI

Mehmet Uslu
Mehmet Uslu
  • 07.08.2022

Keşan merkez ilçeye 30 kilometre uzaklıktaki köyüm Şabanmera’ya en yakın deniz; Saroz Körfezi’ndeki Yayla Sahili’dir. Ama benim denizle tanışmam, yani ilk deniz suyu göz ağrım, köyüme 20-25 kilometre uzaklıktaki Mecidiye Sahili Uzunkum mevkisidir.
Sahilde; inlerin-cinlerin top oynadığı, 1961 yılının Ağustos ayında ilk olarak denize girmiş,  beyaz köylü donlarımızla yıkanmıştık. Gün boyu, sahilde, bizden başka iki ayaklı bir canlı yoktu.
İki ortaokul öğrencisi; Mecidiyeli Naci Kula ve ben. Yıllar önce kaybettiğimiz arkadaşımızın mekanı cennet olsun. ‘Nurlar içinde uyusun’ diyorum.

            Keşan Ortaokulunda, birinci ve ikinci sınıfta aynı şubedeydik. Keşan’da; bugün adı Namık Kemal Caddesi olan caddenin o günkü adı; Eski Gelibolu Caddesi idi. O yıllarda Keşan merkezinde içme suyu sıkıntısı vardı. 27 Mayıs askeri yönetimi; dedemin o caddedeki evinin yakınına, tahmini 500 litre su alabilen bir su tankı koymuştu. O su tankının üzerinde, Naci ile beraber başımızda ortaokul şapkaları olan bir fotoğraf çektirmiştik.
1961 yılı Ağustos ayında, bir Cumartesi günü Naci ile buluşmuş, Mecidiye’ye gitmiştik. Pazar günü de Naci’nin babası Recep Amca’ya ait iki atla, Uzunkum adı verilen deniz sahiline gitmiş, akşamı etmiştik. Pazartesi günü beraberce okula döndük.
Atatürk 1930-1931 yıllarında, trenle yurt gezilerine çıkmıştı. Yurdumun dört bir yanında belli başlı yerleri ziyaret etmiş, 25 Aralık 1930 günü de Edirne ziyaretini gerçekleştirmiş. Ona verilen bilgiler doğrultusunda,  Edirne’de bir kasırgada yıkılan minarelerin tamirinin yapılmasını, Keşan Mecidiye İbrice Liman Yolu’nun da bir an önce kullanılabilir hale getirilmesini istemiştir. Atatürk’ün bu isteğinin bugün bile yerine getirilmediği apaçık ortadadır. Kendi kendini temizleyen bir deniz olan Saros Körfezi’nin, Sazlıdere Sahili’ne yapılmakta olan doğalgaz aktarım limanı ile yakın zamanda, kullanılamaz bir deniz olacağı da kaçınılmazdır. Konumuz bu olmadığı için kısa kesiyorum.

            1961 yılında, inlerin-cinlerin top oynadığı Mecidiye Sahil şeridinde, önce askeri kamp tesisi kurulmuş, askeri çıkarma sahası ve sit koruma alanı olmasına rağmen, 45-50 yıl kadar önce de bu sahil yapılaşmaya açılmıştır. Bir ara,  kaçak diye bazı binalarda yıkım gerçekleştirilmiş, kısa sürede yıkım kararı uygulamasına son verilmişti.
İlk göz ağrımın feryadı nedir diye mi sordunuz? Anlatayım:
Bir ay kadar önce, yaklaşık 40 yıldır bu sahilde evi olan bir öğretmen ağabeyimiz telefon etti. Benim, basında köşe yazıları yazdığımı okumuş, “Bizim feryadımıza tercüman olur musun?” dedi. Konuyu, gazetemiz sahibi Neşe Tosun kardeşimize açtığımda, “Bugünlerde konu ile ilgili ben de bir yazı yazacağım” demiş, 4 Temmuz günü de “VATANDAŞ SİNEK YİYOR KEŞAN BELEDİYESİ BAKIYOR” başlıklı bir yazı yazmıştı. Mecidiye Sahili’nin tek sorunu sinek miydi? Elbette değil.
Bu sene, şehir merkezinde de sinek sorunu olduğunu düşünenlerdenim. Mesela hafta içi Salı günü akşamı, yatak odamın penceresinin dış tarafında ve sadece pencerenin bir kanadında, en az 50 tane kelebek türü uçan hayvanın olduğunu gördüm. Sağlıklı ilaçlanan bir yerde bunların olmaması gerektiği kanaatindeyim.
Hafta içinde sevgili öğretmen ağabeyimizi ben aradım. Mecidiye Sahili’nin temel sorununun, “İçme suyundan vazgeçtik, doğru dürüst kullanma suyumuz bile yok.” dedi. Sahile yakın yerlerdeki kuyu ve artezyenlerden alınan su, bir kap içine konulup güneşte bırakıldığında, buharlaşma sonucu kabın dibinde önemli miktarda tuz ortaya çıkıyormuş. Tuzlu su; içilmediği gibi kullanmaya da uygun değildir. Askeri tesisin su sorununu nasıl çözdüğünü bilmiyoruz. Ama en az 40-50 yıldır yerleşim yeri olarak kullanılan bir sahilin su sorununu bir türlü çözmemek; o sahilden topladığı vergileri, hizmet olarak geriye döndürmeyenlerin ayıbıdır. Emlâk vergisi alınmasa bile, bazı arsa sahipleri arsa vergisi ödüyormuş. Mecidiye ve Çamlıca belediyeleri kapandığına göre, buralara sahip çıkması gereken belediye, Keşan Belediyesi olmalı.
Öğretmen ağabeyimiz, belediyeye gittiğini, sayın başkanla görüştüğünü, başkanın kendisini iyi karşıladığını söyledi. Ancak belediye başkanı, CHP’li meclis üyelerinin bazı yatırımlarda, destek yerine köstek olduklarından da dem vurmuş. Yani sorunun suçunu, bir nevi CHP meclis üyelerine yüklemiş.
İlk göz ağrımın feryadına kulak veren olur mu bilmiyorum ama önümüzdeki yıl yapılacak seçim için verilecek oylar bir koz olarak kullanılabilir. Bu soruna ancak, devreye sokulabilecek siyasiler çözüm üretebilir diye düşünüyorum.
Yazımın sonunu, Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü ile bağlamak istiyorum. Atatürk bir konuşmasında: “Efendiler! Gidip Toros Dağları’na bakınız; eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla Türk’ü yenemez.” demiş. Atatürk bu söylemiyle, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir kişi tek başına da kalsa bu ülke için mücadele etmekten çekinmez demek istiyor. Ben de diyorum ki:
Dağ başında dumanı tüten tek bir çadır bile olsa; bu devleti yönetenler: Ona, hak ettiği hizmeti götürmek zorundadır. Bilmem anlatabildim mi?
Saygılarımla. 06.08.2022    Mehmet USLU– Emekli öğretmen

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ