KOMİSYON
Geçen haftaki yazımın sondan bir önceki paragrafı: “Siyasilerden oluşan, adına: Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu denen heyetin, İmralı’ya yapacağı mahkûm ziyaretinin, zaman içinde adalete vereceği tahribatı tahmin edemediğimden, konunun bir yazı sayfası tutabileceğini düşündüğümden, o olaya hiç değinmedim” şeklindeydi.
24 Kasım 2025 Pazartesi günü, yani, benim yazımın gazetede yayımlandığı gün, komisyon İmralı’ya gitmiş. ‘Gitmiş’ diyorum, çünkü kamuoyu haberi ancak, komisyon gidip geldikten sonra öğrendi. Bir terör sorununu çözmek üzere yapılan girişimler, kamuoyundan neden gizlenir? Ortada, vatandaşın duymaması, bilmemesi gereken ne vardır?
Komisyonun adı: “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”
Ama komisyonun adıyla Türkiye gerçekleri örtüşmüyor. Şöyle ki:
Ülkemizde, iktidarı muhalefetiyle; ulusal ve uluslararası sorunlarda, Milli bir dayanışmadan söz edebilir misiniz?
Eline mikrofonu alan siyasilerin, birbirlerine karşı kullandıkları dil, kardeşlik duygusu içinde olanlar tarafından birbirlerine kullanılır mı?
Basını susturulmuş, muhalefetin yargı sopasıyla dizayn edildiği, AYM ve AHİM kararlarının bile uygulanmadığı bir ülkenin yönetim şekli; DEMOKRASİ olabilir mi?
Sen, terörsüz Türkiye’den yana değil misin, diyenler olabilir. Böyle bir düşüncede olanın aklı yoktur, derim. Ancak, bugüne kadar konu ile ilgili yaşananlara bakıldığında, sürecin sağlıklı işlemediği görülecektir. AKP İktidarı nedense, teröre çözüm sürecini, seçimler yaklaştığında veya ekonomik sorunlar tavan yaptığında hatırlıyor.
Konu gündeme geldiği günlerde yandaş basın; “Öcalan emir verdi, PKK kendini fesih etti, silahları yaktı” diye manşetler attı. Görsel medyada bir çöp bidonunda yakılan silahları izledik. Sormak istiyorum: PKK, 40 yıllık sürede, o yakılan silahlarla mı, Türk Ordusu’na karşı mücadele etti? Terör örgütü sadece PKK mı? PYD, YPG, DEAŞ, KCK, terör örgütü değil mi? Bunlardan, terörsüz Türkiye için atılmış bir adım duydunuz mu? Alttaki paragrafı dikkatle okuyun.
Komisyonun İmralı ziyaretinden birkaç gün sonra KCK elebaşı Bese Hozat basına:
“Hiç kimse suç işlememiş, suç işlemediği için af istemiyor. Af, suç işleyenler için yapılır. Bu örgütün en tepesindeki yöneticisinden, en yeni katılan savaşçısına kadar özgürlük yasası çıkacak, bu insanlar gidecek, demokratik siyaset, demokratik toplum çalışması yapacak” diyor. Yani; 15 bin şehidin, 30 bin gazinin sorumlusu, onlar değil, benim.
Sürecin başarı ile sonuçlanması için ilk şart; terörün sona ermesidir, erdirilmesidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak ve Suriye’ye asker gönderilmesi tezkeresinin 30 Ekim 2025 tarihinden itibaren 3 yıl süreyle uzatılması için meclise bir yazı gönderiyor. Özetle diyor ki:
“Irak’ta PKK ve DEAŞ unsurlarının varlığını sürdürmesi, etnik temelli ayrılıkçılığa yönelik girişimler, bölgesel barışa, istikrara ve ülkemizin güvenliğine doğrudan tehdit oluşturmaktadır. Suriye’de PKK/PYD-YPG ve DEAŞ başta olmak üzere, terör örgütleri mevcudiyetini sürdürmekte ve ülkemize, ulusal güvenliğimize ve sivillere yönelik tehdit oluşturmaya devam etmektedir.” Terör tehlikesi hâlâ devam ediyorsa, Öcalan ile görüşme ve anlaşma, terörsüz Türkiye konusuna nasıl fayda sağlayacak?
AKP İktidarı; 40 yılda, asker, polis, öğretmen, doktor, jandarma, korucu ve sivil vatandaş olmak üzere, 15 bin kişiyi şehit eden, 30 bin kadar kişiyi de bir organından yoksun bırakan terör örgütü lideri Öcalan’ı özgürleştirmek için Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi komisyonu kuruyor. Eline silah almayan, ama Erdoğan’a; “seni başkan seçtirmeyeceğiz” dediği için cezaevinde olan ve AHİM ’in hak ihlali var dediği Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde tutulmasına ses çıkarmıyor. Yine, eline silah almadığı halde, Erdoğan’ın elinden İstanbul’u aldığı gibi cumhurbaşkanlığını da alacağı muhtemel Ekrem İmamoğlu’nun, 2430 yılla yargılanması konusunda, kılını bile kıpırdatmıyor.
DEM Parti ve İmralı: Sadece Öcalan’a özgürlük.
AKP: Sadece Erdoğan’a ömür boyu koltuk.
İSTEMİYORSA!!!
Bu ülkede, gerçekten Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi İSTENİYORSA!!!
İmralı’daki görüşmeler de Silivri’deki duruşmalar da şeffaf olmalı. İmralı’daki gizli görüşmelerle, Silivri’deki gizli tanıklarla alınacak bir sonuç; ülkem yararına olmayacaktır.
Bir ülkede, milli dayanışma, kardeşlik ve demokrasi; bir komisyonla sağlanacaksa, yasama, yürütme ve yargı organlarına ne gerek var? Erkler ayrılığı dikkate alındığında, üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü, herkese eşit olarak uygulandığında; sorunlar, kendiliğinden çözülecektir.
Saygılarımla. 30.11.2025 Mehmet USLU– Emekli Öğretmen

- KOMİSYON - 1 Aralık 2025
- ADALET ÖLDÜ - 24 Kasım 2025
- BU SEVGİ, İNSANLIK VAR OLDUKÇA BİTMEYECEKTİR - 9 Kasım 2025
- ARTILARI EKSİLERİYLE CUMHURİYET BAYRAMI - 31 Ekim 2025
- BU YAZI; BİR GÖREVE DAVET YAZISIDIR - 15 Ekim 2025
- FARKLI BİR ANKARA TURU-3 - 10 Ekim 2025
- FARKLI BİR ANKARA TURU-2 - 9 Ekim 2025
- FARKLI BİR ANKARA TURU - 8 Ekim 2025
- YOLA ÇIKARKEN MUTLUYDUM, DÖNÜŞ YOLUNDA, MUTLULUKTAN UÇUYORDUM (3) - 18 Eylül 2025
- YOLA ÇIKARKEN MUTLUYDUM, DÖNÜŞ YOLUNDA, MUTLULUKTAN UÇUYORDUM (2) - 17 Eylül 2025






























