DEĞİŞİKLİKLERLE 55. YIL
1967 yılında ayrıldığım Edirne Erkek Öğretmen Okulu binasına ilk olarak, 2012 yılı 2 Haziran günü girmiş, Edirne Erkek Öğretmen Okulu Mezunlar Buluşması’nı: “SU GİBİ AKIP GİDEN 45 YIL” başlığıyla kaleme almıştım. Çünkü ayrılığın üzerinden 45 yıl geçmişti.
13 Mayıs 2017 günü aynı buluşmaya gittiğimizde ise aradan geçen yıl sayısı 50 olmuştu. O buluşmayı da önce: “50 YIL ÖNCEYDİ” sonra da: “50 YIL SONRA” başlıkları altında iki günlük bir yazı ile dile getirmiştim.
21 Mayıs 2022 günü ise ayrılığın üzerinden geçen süre 55 yıla çıkmıştı. Genelde program; okulda buluşma, Atatürk Anıtı’na çelenk sunma, daha ziyade Meriç Nehri kıyısındaki bir lokantada yemek şeklinde uygulanmaktaydı. Yemek sırasında şarkı ve türküler söylenir, oyunlar oynanırdı.
Bu yıl değişiklikler neler miydi?
Öncelikle, her yıl sadece Erkek Öğretmen Okulu mezunlarının katıldığı etkinliğe bu yıl, Kız Öğretmen Okulu da dahil edilmişti. Amblem bile, Edirne Öğretmen Okulları Mezunları şeklinde düzenlenmişti. Aradan geçen yıllar, ister istemez insan vücudunda değişikliklere neden olmaktadır. 40-50, hatta 55 yıl hiç görmediğin bir insanı tanımak tabiidir ki zordur. Bu yıl benim önerimle; amblemin ortasındaki meşale küçültülmüş, oluşan boşluğa, herkesin adı-soyadı ve mezuniyet yılı yazılmıştı. Dolayısıyla, birbirini tanıma da kolaylaşmıştı. Atatürk Anıtı’na çelenk; Edirne’deki o yıllardaki hem Erkek Öğretmen Okulu, hem de Kız Öğretmen Okulu Mezunları adına törene katılan temsilciler tarafından sunuldu. Bu yılki buluşmada; 2021 yılında kurulan; ÖĞRETMEN OKULLARI, ÖĞRETMEN LİSELERİ VE EĞİTİMCİLER BİRLEŞME VE DAYANIŞMA DERNEĞİ adına; Genel Başkan Sayın Fatma Çolak da aramızdaydı.
Yemek sırasında, kimisi kendi sazıyla çalıp, şarkılar söyledi, kimi işletmenin müziği eşliğinde, kimi de bantlar eşliğinde şarkı veya türküsünü seslendirdi. Oyunlar oynandı halaylar çekildi.
Bu yıl yeniklikler arasında şiirler de vardı. Birkaç arkadaşla birlikte, şiir okuyanlar arasında ben de vardım. Ama ses düzeninin sağlıklı olmaması nedeniyle, okuduklarımızın net anlaşılmadığı kanaatindeyim. Bu nedenle, buluşma programı netleştikten sonra yazdığım bir şiiri, yazımın sonuna ekleyeceğim. Şiire giriş yapmak için kısa bir fıkra anlatmayı da ihmal etmedim.
Karadenizli Temel, yurt dışında işçi olarak çalışmaktadır. Bir tatil günü şehir içinde gezerken, cadde kenarına park etmiş, TR 61 plakalı bir otomobil görür. Hemen bir tekerleğin başına oturur ve sübabı gevşetir. “Dur, ne yapıyorsun” diyenlere de: “Memleket Havası kokliurum uşağım” der. Bu fıkradan hareketle, arkadaşlara: “Ben de yazmaya çalıştığım bu şiirle, o yılların Edirne ve Erkek Öğretmen Okulu havasını koklatmaya, sizlere değişik duygular yaşatmaya çalışacağım” dedim ve aşağıda okuyacağınız şiiri okumaya başladım. Hadi, size de iyi okumalar:
EDİRNE VE ERKEK ÖĞRETMEN OKULU
Edirne; yurdumun batısındaki bir Serhat Şehri,
Ata yadigârıdır bize, Kırkpınar Yağlı Güreşleri.
Uzaklardan bakıldığında sadece iki tane görünür.
Oysa, dört tanedir, Selimiye’nin narin minareleri.
***
Eski Cami’nin yazısı, Yeni Cami’nin kapısı,
Sinan’ın ustalık eseridir, Selimiye’nin yapısı.
Meşhurdur tava ciğeri, meyve kokulu sabunları,
Camilerin gelir kaynağıdır, yanındaki arastası.
***
Balıkpazarı’ndan aşağı doğru tutarsan yolu,
Panjurlu evlerle doludur, yolun sağı ve solu.
Beşyüz metre sonra dönersen sağdaki dar sokağa,
Sol köşededir, Edirne Erkek Öğretmen Okulu.
***
Öğretmen olmak için çıktık yola, geldik Edirne’ye,
Kimimiz yatılı okuduk, kimimiz kaldı gündüzlüye.
Alnımızda bilgilerden bir çelenkle donanmak için,
Bazı derslerden yazılı olduk, bazen kalktık sözlüye.
***
Ziller çalar; yatıp kalkar, derse, etüde girip çıkardık,
Bazı öğretmenlerimize türlü lâkaplar takardık.
Birinci, ikinci sınıflar yemekhane nöbeti tutar,
Temizlikte, sınıflar arası bayrak yarışı yapardık.
***
İlk yıl sobalıydı, sınıflarımız ve yatakhanemiz,
Bodrum kattaydı, tuvalet, banyo ve yemekhanemiz.
Yemekhaneden yanık kapuska kokusu geldiğinde,
O gün, sadece çay ile simitti akşam yemeğimiz.
***
Koşardım giderdik her sabah spor alanına,
Hedefimiz belliydi, umutla bakardık yarına.
Necati Erinç’in, Faruk Canatan’ın çocuklarıydık,
Üç yıl sonra dağılmıştık, yurdumun dört bir yanına.
***
Meriç boyunda papatya toplayıp, fallar bakardık,
Kızöğretmen yolunda, Kabe Yolu diye tur atardık.
Cumhuriyet ve Kurtuluş Bayramı törenlerinde yürür,
Gençlik ve Spor Bayramı kulelerinde bayrak açardık.
***
Boş zamanlarda Kapalıçarşı’ya gider, gezerdik,
Zogo pastanesinde dondurmalar ve tatlılar yerdik.
Karaağaç Yolu’nda, Söğütlükte, Meriç’i seyreder,
Pazar günü ya sinemaya, ya da maça giderdik.
***
Edirne’nin, soğuk gün ve gecelerine direndik,
Anadolu’ya ışık saçmak için gece gündüz bilendik.
Okulsuz, öğretmensiz köyler bizi bekliyorlardı,
Staj köylerinde mesleğin bütün sırlarını öğrendik.
***
Kimi Edirne, Kimi Tekirdağ, kimi Kırklareliliyiz,
Kuş uçmaz, kervan geçmez köylerin öğretmenleriyiz.
Vatan aşkıyla tutulmuş mayamız, yoğrulmuş hamurumuz,
Dün, bugün olduğu gibi, yarının da Atatürkçüleriyiz.
Saygılarımla. 21.05.2022- Mehmet USLU– Emekli öğretmen
- BEŞ GÜNÜN ZARARI BENDEN, BEŞ YILIN KARARI SİZDEN - 26 Haziran 2022
- BU KARNEYLE SINIF GEÇİLMEZ - 18 Haziran 2022
- KABAHATİN ÇOĞU SENİN KARDEŞİM - 12 Haziran 2022
- KÂFİRİN KIZI, MÜSLÜMAN’IN OĞLU - 5 Haziran 2022
- KUTUPLAŞTIRILAN TÜRKİYE - 29 Mayıs 2022
- DEĞİŞİKLİKLERLE 55. YIL - 22 Mayıs 2022
- DESTEKLER VATANDAŞA MI YANDAŞA MI? - 15 Mayıs 2022
- NERDE O ESKİ BAYRAMLAR - 8 Mayıs 2022
- BİR DE GÖZLERİMİ AÇIYORUM - 1 Mayıs 2022
- HEDEF 2023 TUTMAZSA… - 24 Nisan 2022